İyonya (Miletos) Okulu: Thales-Anaksimandros-Anaksimenes
Bugün tarihte bilinen ilk felsefe okulunu ve bu okulun temsilcilerini anlatacağız, ve bu okul çok uzağımızda değil! Milet’te yani Anadolu’nun batısında kurulmuştur. İyonya (Miletos) Okulu bilinen diğer ismiyle Milet Okulu.
Felsefe tarihinin ilk okul veya düşünce geleneğini oluşturan İyonya’lı filozoflar; Thales, Anaksimandros, Anaksimenes olarak sıralanır.
İyonya veya Miletos Okulu, felsefenin ilk okulu olarak ortaya çıkarken, Batı Anadolu kıyılarındaki İyonya da Antik Yunan felsefesinin ilk merkezi olarak anılır.
İyonya Okulu‘nu meydana getiren bazı özelliklerin, bugünden geriye dönüp baktığımızda ortak bir anlayışta olduğunu tespit edebiliyoruz.
İyonya (Miletos) Okulu
Thales
Miletos ya da İyonya Okulu’nun kurucusu, düşünce tarihinin ilk filozofu olduğu kabul edilen Thales ’tir. Milattan önce 6. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu sanılmaktadır.
Thales, döneme özgü bilim adamı, filozof tipinin seçkin bir temsilcisiydi. Onun özellikle matematik ve astronomi alanında önemli çalışmalar yaptığı kabul edilir. Bilimsel faaliyetleri bir yana tarihte felsefe bakımından esas önem taşıyan husus onun “Neyin gerçekten var olduğu?” sorusu üzerinde düşünmüş olmasından kaynaklanır.
Thales, görünüş–gerçeklik, çokluk-birlik ayrımı yaparak varlığa önce gelip sonra giden, sürekli değişme halindeki şeylerin ya da fenomenlerin gerçek olamayacağı sonucuna varmıştır. Başka bir deyişle neyin gerçekten var olduğu sorusunu yanıtlamanın yegane yolu, onun gözünde birlik ile çokluk ya da görünüş ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi doyurucu bir biçimde ifade edebilmekten geçerdi.
O, buna göre gözle görünen bireysel varlıkların ve değişimlerin oluşturduğu kaosun, çokluğun gerisinde akılla anlaşılabilir kalıcı ve sürekli bir gerçekliğin var olduğuna inanmıştı.
Thales çokluğun kendisinden türediği çeşitliliği gerisindeki bu birliğin “su” olduğunu öne sürmekteydi.
Anaksimandros
İyonya (Miletos) Okulu ikinci filozofu Thales’in öğrencisi ve dostu olan Anaksimandros hayatı hakkında çok fazla bir şey bilmediğimizi kabul etmemiz gerekir. Ama eserlerini çok iyi biliyor olmamızın sebebi; onun döneminde düşünce ve faaliyette yazılı geleneği Anaksimandros ‘un başlatmış olmasıdır.
Thales’ten farklı olarak, varlıkla ilgili düşüncelerini ya da görüşlerini kağıda dökmüştür.
Anaksimandros ’da da Thales gibi bilimsel faaliyetler felsefi düşünce iç içe geçmiştir. Dolayısıyla onda da felsefi görüşlerinden bağımsız olarak azımsanmayacak ölçüde bir bilim faaliyeti ile karşılaşıyoruz.
Karadeniz’e açılan denizciler için bir harita yapan Anaksimandros, tarihte ilk olarak o zaman bilinen dünyanın bir levha üzerine resmini çizen kişidir.
Zamanı, düz bir taban üzerine yerleştirilen dik bir çubuğun günün çeşitli saatlerinde meydana getirdiği gölgelerin yerlerine ve uzunluklarla bakılarak aygıt olarak güneş saatini bulan kişidir.
O zamana kadar düz bir tepsi gibi olduğunu düşünülen dünyanın sanıldığı gibi bir tepsi olmadığını söylemiştir. Dünyanın, genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir silindir şeklinde olduğu sonucuna varmıştır.
Biyolojide ise yaşamın denizlerde ve suda başladığını da insan dahil olmak üzere tüm canlıların önce denizde yaşamış olup, sonra karaya çıktığını ortaya koyan bir evrim kuramı geliştirmiştir. Anaksimandros, Thales’i sadece bilim alanında değil “arkhe” ya da maddi töz konusunda da aşmıştı.
Anaksimandros’ a göre Thales’in töz olarak “su” anlayışına suyun nicelik bakımından sınırlı nitelikten belirli olduğu gerekçesiyle karşı çıktı. Anaksimandros a göre evrenin ilk maddesi maddi tözu nitelik bakımından belirsiz, nicelik bakımından sınırsız bir madde olmalıydı. Anaksimandros söz konusu özellikleri taşıyan ilk maddesine, hiçbir duyusal maddeye özdeş olmayan belirsiz bir varlık anlamında ‘aperion’ adını vermişti.
İlginizi Çekebilir : Immanuel Kant Kimdir?
Anaksimenes
İyonya (Miletos) Okulu ‘nun sonuncu Filozofu Anaksimenes ’tir. Hayatı ile ilgili olarak günümüzde pek fazla bilgi ulaşmayan Anaksimenes de tıpkı Thales ve Anaksimandros gibi bir bilim adamı ya da daha özele inmek gerekirse bir ‘astronom’ ve bir filozoftur. Onun felsefi ve bilimsel düşüncede dönüşü temsil ettiği söylenebilir.
Bunu onun astronomide olduğu kadar ‘arkhe’ olarak havayı seçiminde de görmek mümkündür. Anaksimenes, Anaksimandros’un boşlukta duran silindir şeklindeki dünya anlayışı yerine, boşlukta aynen bir yaprak gibi yüzen dünya anlayışını getirmiştir. Yine Anaksimandros ’un evrendeki çokluğu açıklamak üzere doğası itibariyle belirsiz bir töz öne sürdüğü yerde, Anaksimenes bütün bir kozmosu tek bir maddeye dayandırma düşüncesine geri dönmüştür.
Anaksimenes bu maddeyi ‘hava’ olarak belirlemiştir. Anaksimenes’in önemi felsefe alanında gerçekleştirdiği en büyük yenilik, birlikten çokluğa geçiş süreci üzerinde var olan her şeyin havadan nasıl varlığa geldiğini açıklama işinden olmasından meydana gelir. Anaksimenes birlikten çokluğa geçiş sürecini açıklarken sıkışma ve seyrekleşme kavramlarına başvurmuştur.
Bu bağlamda çok kolay bir deney olarak, dudaklarımızı birbirine yaklaştırıp avucumuza üflediğimiz zaman ağzımızdan çıkan havanın soğuk, dudaklarımızı fazlaca açıp avucumuza üflediğimizde ağzımızdan çıkan havanın sıcak olduğunu gözlem ile anlayan filozofa göre hava seyrek geçtiği zaman ateş, sıklaştığı zamanda, rüzgar, bulut, su ve toprak haline gelebileceğini savunmaktadır.
Anaksimenes, havanın seyrek geçtiği zaman daha sıcak hale geldiğini ve böylelikle de ateş olma yoluna girdiğini sıkıştığı zaman da soğuk olup katılaşma yoluna girdiğini düşünmüştür.
Felsefenin Temel Taşları
Burnumuzun ucunda, Batı Anadolu da yaşamış olan bu insanları ne kadar tanıyoruz ve felsefe tarihi açısından ne kadar önemli olduklarını biliyor muyuz ?
Bu insanlar şu anda bize çok komik gelen fikirlerin sahibi olabilirler ama emin olun bu fikirler felsefenin temel taşları ve o dönem için çağının çok önünde fikirlerdi.