no comments

Jean Paul Sartre Kimdir?

Jean Paul Sartre, ülkesinde saygı gören bir düşünür. Neredeyse ulusal kahraman statüsünde olduğunu söylemekte mümkün.

Her şeyden önce ciddi bir kişilik, kendini işine adamış bir düşünür. Fakat aynı zamanda onun bir bilgiç ve bir laf ebesi olduğunu düşünenler de var.

Ne olursa olsun onunla alay etmek kolay fakat görmezden gelmek, yok saymak yaptıkları ve yazdıkları sayesinde imkansız.

 

Jean Paul Sartre Kimdir?

Jean Paul Sartre Kimdir?

 

Jean Paul Sartre ‘ın Hayatı ve Eserleri

 

Zamanın Voltaire’i Jean Paul Sartre

Jean Paul Sartre, 1960 yılında ülkesinin Cezayir’de bulunan askerlerini geri çekmesi gerektiğini söyleyerek Fransız burjuvazisinin büyük tepkisini çekmiştir.

Devrin Fransız lideri De Gualle’e Sartre’ı neden içeri attırmadığı sorusuna De Gualle “İnsan Voltaire’i tutuklayamaz ki” cevabını vermiştir. Salt bu sözler Sartre’nin Fransız toplumu adına ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Sartre bir Fransız deniz subayı ile bir alman annenin çocuğuydu. Babası henüz o bebekken hayatını kaybetti.

Gözündeki belirgin kayma çocukluğunda geçirdiği bir hastalık sonucu görme yeteneğinin kayba uğraması sonucuydu.

 

Jean Paul Sartre

Jean Paul Sartre ‘ın gözlerindeki belirgin kayma, çocukluğunda geçirdiği bir hastalıktan kaynaklanmıştı.

 

 

Sartre ve Beavoir

Eğitimini Sorbonne’da alan filozof, yaşamı boyunca hayatını birlikte geçireceği Simone de Beauvoir ile burada tanıştı.

 

Simone de Beauvoir Kimdir?

Jean Paul Sartre ‘ın Sevgilisi: Simone de Beauvoir

 

Güzel sayılabilecek bir kadın olan  Simone de Beauvoir, kaymış olan bir göze, çirkin bir surata ve neredeyse pasaklı sayılabilecek alışkanlıklarına rağmen Sartre’e tutuldu. Hatta yazarın başka kadınlarla girdiği aşk hikayelerini (zaman zaman erotizme varıyordu) ona yazmasına bile ses çıkarmadı.

Çift, Sartre’nin hayatının son bulmasına kadar –tek eşli olmasa bile- sevgili olarak kaldı.

 

İlginizi Çekebilir: Immanuel Kant Kimdir?

 

 

II. Dünya Savaşı ve Sartre

II. Dünya savaşı sırasında Sartre Fransız ordusunda meteorolog olarak görev yaptı. Bu görev sırasında Naziler tarafından yakalanarak esir kampına atıldı.

Yazar, bu esir kampından Alman yetkililere kısmen kör olduğu konusunda ikna etti ve bir şekilde kamptan çıkma iznini kopardı. Sartre’ın esir kampından sonra ilk hedefi Paris oldu. Orada öğretmenlik yapmaya başladı.

Nazi işgali altında bir düşünür, bir filozof, bir yazar olarak gayet iyi iş çıkardığını söylemek mümkün. 1943 yılında “varoluşçu” tezi “Varlık ve Hiçlik” ‘i yazdı.

Çıkış Yok isimli oyunu 1944 yılında büyük başarı kazandı. Sartre, Fransız direnişine sadece sözlü destek verdiği söylenebilir. Fakat Nazi Almanya’sına karşı dişe dokunur bir tepki gösterdiğini söylemek yanlış olur. Suya sabuna dokunmamıştır.

Fransa’nın Nazi işgalinden kurtulmasından sonra bunun üzerinde pek durulmadı. Sartre kendini bir an da ulusal kahraman olarak buluverdi. Onun, ümitsizlik deneyiminin ve dünyayla ilişki kurarak kendine bir anlam yaratma gereksiniminin üstüne yapılandırdığı varoluşçu inanç sistemi, hem ülkede hem Avrupa’da büyük taraftar topladı.

Politik olarak da sol eğilimli ve kendisini Fransız Komünist partiye yakın hisseden Sartre, “üçüncü dünya özgürleşme” hareketinin lafını esirgemez bir savunucusu oldu.

Kendisine 1965 yılında Cezayirli Arlette Elkaim adında bir kızı evlat edindi. 1980 yılında Sartre öldüğünde onun yasal mirasçısı Beauvoir değil Cezayirli Arlette Elkaim idi.

Sartre 1960’lı yıllar boyunca çok sayıda eser verdi ancak 1973 yılında körlük baskın çıkınca yazmayı bırakmak zorunda kaldı. Son yıllarını büyük ölçüde alkol, tütün ve amfetamin ağırlıklı yaşam tarzından kaynaklanan hastalıklarla boğuşarak geçti.

Dünya’da geçireceği günlerin sayısının azaldığını anlamaya başlayan Sartre, ateizme karşı ömrü boyunca sürdürdüğü sadakatini gözden geçirmeye başladı.

 

Jean Paul Sartre

 

1980 yılında yaptığı bir söyleşide Tanrı’nın varlığı konusunda yeniden düşünmeye başladığını itiraf etti.

 

 

Sartre ‘ın İnanç Sorgulaması

“Kendimi bir tesadüfün ürünü, evrende bir toz parçası olarak değil, beklenen, hazırlanan, önceden tasarlanan, kısacası yalnızca Yaratıcı tarafından buraya konmuş biri olarak düşünüyorum. Bu tür, bir yaratan el fikri de akla Tanrı’yı getiriyor” dedi.

Tüm hayatının tersi yönde yaşamış ama ölmeye yaklaşmış bir adamın bu sözleri belki makul karşılanabilir ama devamında hayatı boyunca ortaya koyduğu felsefeyi çöpe atacak cümleler kurdu.

“Ümitsizlikten bolca söz ettim ama saçmalıktan başka bir şey değil o.

Söz ettim çünkü konuşulan şey oydu; moda oydu… Ben şahsen ümitsizliği hiç tecrübe etmedim ve hiç de kendime ait bir özellik olarak görmedim.”

Sartre’ın bu söyleşide verdiği bu mesajlar sırasında akıl sağlının ne kadar yerinde olduğu şüpheli çünkü sevgilisi Beauvoir bunların bunaklık sayıklamaları olduğu konusunda ısrarcı ve bu konuşmaların hepsi onun tarafından tekzip edildi.

Sartre artık gerçekten hayatının sonuna gelmişti. Jean Paul Sartre, 15 Nisan 1980’de hayata veda etti. Cenazesine 50 bin kişi katıldı.

 

 

Kunduz Beauvoir

Sartre sevgilisi Beauvoir’e çok özel bir takma isim bulmuştu. Ona Fransızcada “kunduz” anlamına gelen “le castor” olarak hitap ediyordu çünkü Beauvoir ismi İngilizcede kunduz anlamına gelen “beaver” kelimesine benziyordu.

 

 

Kafası Güzel Sartre

Sartre kendi deyişiyle “kafasındaki kemikleri kırmayı” ve hayal gücünün kilidini açmayı aklına koyan düşünür, ilk olarak 1935’te, dost edindiği bir tıp öğrencisinin gözetimi altında meskalin aldı.

İlk zamanlar maddenin etkileri pek hissedilmedi ancak birkaç gün sonra Sartre daha asap bozucu sanrılar deneyimlemeye başladı. Bunlardan birinde dev bir ıstakoz tarafından kovalanıyordu. Ayrıca orangutanlar, baykuş suratlı bir saat kadranı, dişleri gıcırdatan evlerde görmüştü.

Tuhaf imgeler yıl boyu Sartre ’ın yakasına bırakmadı. Yazar daha sonra bu tecrübelerini “Bulantı” isimli romanında kullandı. Kitabın kahramanı Roquetin kendisini, etrafını kuşatan dünya ile birleşiyormuş gibi hisseder.

Bu sanrıların etkisi midir bilinmez Sartre’ın deniz hayvanlarına özellikle kabuklu deniz hayvanlarına karşı bir korkuya sebep olmuştu. Yengecin kıskaçları tarafından deniz altına çekilme korkusuyla yaşıyordu.

Sartre tam bir tütün tutkunuydu pipo ve sigara neredeyse her dakika elindeydi ta ki doktorlardan sigarayı bırakmadığı takdirde vücudunun budanacağını öğreninceye kadar.

 

Sartre tam bir tütün tutkunuydu pipo ve sigara neredeyse her dakika elindeydi.

 

 

İllüstrasyonlar için Kaynaklar:

  • https://www.wannart.com/

 

Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.