Gustav Klimt Kimdir?

Gustav Klimt kimdir? Neden çiçekler içinde doğal görünmeyen şekilde duran figürler resmediyordu ve bu figürler neden ya çıplak ya da altın rengiyle donatılmıştı?

Bu soruların cevabını merak edenler için bu yazı biçilmiş kaftan. Hadi şimdi gelin onun en değerli portresi ile bu yolculuğa başlayalım.

 

 

 

Gustav Klimt (1862-1918)

 

Tek Bir Portre (The Portrait of Adele Bloch-Bauer)

Tam tamına 135 milyon dolar!

Hayır. Bu bir futbolcunun bonservis bedeli değil.

Gustav Klimt ‘in 1907 ‘de yaptığı Portrait of Adele Bloch-Bauer/ Adele Bloch-Bauer ‘in Portresi isimli eserinin satıldığı fiyat.

 

Gustav Klimt

Portrait of Adele Bloch-Bauer/ Adele Bloch-Bauer | Gustav Klimt, 1907

 

2006 ‘da bir müzayedede bu fiyata satılarak yeni bir rekor kırdı. Yaşarken memleketi Avusturya’nın yerel bir değeri olan ve hala da biraz gözlerden uzak olan bir ressam için çok yüksek bir meblağ.

Ancak kendi ülkesinde Klimt sadece ışıl ışıl, erotik sanat eserleriyle bilinmezdi. Bu eserlerin yol açtığı ihtilaflarla da tanınırdı. Alışılmadık bir asi olarak Viyana’da sanat kurumunda ayrılmaya önderlik etti.

 

Gustav Klimt Kimdir?

Gustav Klimt Kimdir?

 

Zengin desenleri ve pırıl pırıl parlayan altınıyla bilinen bir akımın da öncüsü oldu. Nispeten yakın tarihte yaşamasına rağmen hakkında pek fazla şey bilmiyoruz, ama sanatını ve kendine özgü yemyeşil tasvirlerini tanıyoruz.

 

 

Resmin Altın Çocuğu

Gustav Klimt ’in altın rengine hayranlığı ve onu kullanmadaki başarısı nereden mi geliyor?

Tabi ki babasından.

Bir altın gravürcüsü babanın oğlu olan Gustav Klimt yedi çocuk içinde ikincisi ve ilk oğuldu.

O ve erkek kardeşi Ernst, Avusturya Uygulamalı Sanat Okulu‘na burs buldular ve orada başka bir ressam olan Franz Matsch ile yakın arkadaş oldular.

1881’de üçü eserlerini tanıtmak için Ressamlar Kumpanyası‘nı kurdu ve sonunda saygın iş siparişleri ve yaygın bir ün kazandılar. İlk resimlerinin tarzı, dosdoğru Michelangelo‘nun fresklerinden çıkmış figürleriyle, alışılagelmiş neoklasisizmdi, insanlar da buna bayıldı.

Klimt, bir sistem ressamı olarak refah dolu bir meslek hayatının yoluna koyulmuş görünüyordu. Ancak tam yaygın bir kabul kazanmışken ve onun için artık her şey çok daha kolayken, o zor olanı seçti ve tarzını terk etmeye karar verdi.

Ernst’in 1892 Aralık’ında ölmesinin de tarzını terk etmesinde katkısı oldu.

Ernst’in ölümü 1894’te Ressamlar Kumpanyası’nın dağılmasını da tetikledi.

Empresyonist resmin etkisi de tarzını terk etmesinde bir başka aktördü.

 

Gustav Klimt

Mäda Primavesi, 1912-1913 | Gustav Klimt

 

Bu akım Avusturya’ya hayli geç ulaşmıştı ama yavaş yavaş Klimt gibi yenilikçi ressamlar Fransızlar’ın yeni renk ve teknik kullanımını benimsedi.

Avusturya resim sistemi her gelenekçi tavrın yaptığı gibi bu yeniliğe ayak diredi; devletin destek sağladığı Viyana Görsel Sanatlar Derneği, yani Ressamlar Evi, hem empresyonizmi hem de onun simgelediği her şeyi reddetti.

Geleneksel ve yenilikçi ressamlar arasında bir kaç yıl boyunca çelişkiler üstü örtülü biçimde kaynadı ve mesele 1897’de artık kabına sığmaz oldu.

Ressamlar Evi’nin, aralarında Klimt ‘inde de bulunduğu yirmiye yakın üyesi ıstıfa etti.

“Viyana Ayrılıkçılarını” örgütlediler; Klimt bu örgütlenmenin en seçkin üyesi oldu.

 

 

Asi Ressam: Gustav Klimt

Gustav Klimt bir yandan kendini avangardın bir üyesi olarak tanımlamaya çalışırken, bir yandan da daha muhafazakar döneminde aldığı bir iş üzerinde çalışıyordu.

1892 yılında Eğitim Bakanlığı, Ressamlar Kumpanyasını Viyana Üniversitesi’nin Büyük Salonu’nun tavanı için bir dizi büyük alegorik resim yapmaya davet etmişti.

Birkaç yıl süren görüşmeler resme başlanmasını geciktirdi (bu arada Kumpanya dağılmıştı); Klimt’ten buna rağmen Hukuk, Tıp ve Felsefenin alegorilerini resimlemesi istendi.

1900 ile 1903 arasında bitmiş eserleri sergilerken, Klimt olağandışı yeni üslubunu da ortaya çıkarmış oldu:

 

Örneğin:  Medicine / Tıp’ta.

 

Medicine - Gustav Klimt

Medicine (Tıp) – Gustav Klimt

 

Grek tıp tanrıçası Hygieia buyurgan bir ifadeyle tuvalden dışarı bakar ve koluna bir yılan dolanırken. Çıplak figürler acı çeker gibi inler ve kıvranır.

Tepki mi neydi? Haykırmak, inlemek ve en korkuncu: sonu gelmez komite toplantıları. Basında aralıksız bir savaş patlak verdi. Komisyon resmi bir toplantı yaptı ve resimler parlamentoda tartışma konusu oldu.

Klimt bu çekişmelerin üstünde kalmaya gayret etti; sonunda 1904’te sanat komisyonuna başvurarak mukavelesinden çekilmek istediğini belirtti. Ama halkın algısında Klimt artık kamunun zevkine uymaya çalışmaktan sıkılmış bir radikaldi.

Böylesine bir şöhret tamamen de kötü bir şey sayılmazdı. Aydın zümrenin zengin üyeleri (çoğunlukla Yahudi koleksiyoncular, ki statükoya Hristiyan komşuları kadar bağlı değillerdi) Klimt’i bağırlarına bastılar ve ressamı eşlerinin portrelerini yapmaya davet ettiler.

Resimlerdeki figürlerin hanımlarına pek de benzememesi de onları rahatsız etmemişe benziyordu.

Örneğin, Adele BIoch-Bauer (Portrait of Adele BIoch-Bauer) ‘in çok ünlü portresini göz atalım.

 

Portrait of Adele Bloch-Bauer I, 1907 | Gustav Klimt

 

Siyah saçlı, yanakları kızarmış solgun bir kadın. Yüzündeki ifadeyi çözmek neredeyse imkansız bir şekilde (Can sıkıntısı mı? Baştan çıkarma mı?) bize bakar.

Eserin geri kalanı, Klimt altın boyaya karşı bir tutku geliştirdiği ve onu tuvallerine bol bol uyguladığı için, altın ile simgeler çağlayanı oluşur.

 

 

Altın Öpücük

Kadınlar hiç şüphesiz Klimt’in gözde konularıydı.

Erkekler resimlerine girdiği zaman, yüzleri çoğu kez örtülü ya da gizlidir.

En ünlü eseri olan The Kiss/ Öpücük‘te bir adam bir kadının üstüne eğilir, dudaklarını onun yanağına bastırırken, yüzü izleyiciden uzağa döndürülmüştür. Başı çok da olağan olmayan bir dik açıyla eğilmiş olan bir kadın vardır.

 

The Kiss (Öpücük) – Gustav Klimt

 

Kadın, adamın kollarında tüm hayat telaşını unutmuş kendini tamamen adama teslim etmiş gibidir. İkisinin de sırtlarında altın rengi giysiler vardır ve çiçekle bezeli bir zeminde dizlerinin üstünde dururlar.

Klimt tablolarına bir çok eleştiri almıştır. Özellikle de feminist sanat tarihçileri, Klimt’in kadın portrelerini “erkek arzusunun edilgen nesneleri” diye eleştirmiştir.

Öpücük’teki adamın, ona destek için sıkıca sarılmış kadına boyun eğdirdiğini belirtirler.

1910 yılından başlayarak, Klimt’in üslubu evrim geçirerek, bu aşırı derecede süslü yaklaşımdan uzaklaşmaya başladı.

 

İlginizi Çekebilir: Gustav Klimt’in The Kiss(Öpücük) tablosunun da yer aldığı Görülmesi Gereken 6 Olağanüstü Tablo ‘yu incelemek ister misiniz?

 

 

I. Dünya Savaşı ve Ölüm

Adele Bloch-Bauer’in 1912’de yapılmış ikinci bir portresinde abartılı altın boya yoktur; renk daha önemlidir, beyazlara bürünmüş Adele mavi, yeşil ve pembe bloklar önüne konmuştur. Ne yazık ki Klimt’in bu yeni üslubu geliştirecek vakti olmadı pek. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, sanatsal verimini kısıtladı. 11 Ocak 1918’de de ressama felç indi. Kısmen felç geçirmiş olarak hastaneye götürüldü, orada zatürree oldu ve 6 Şubat 1918 ‘de öldü.

 

Adele Bloch-Bauer II, 1912 | Gustav Klimt

 

Ölümünden hemen sonraki yıllarda Klimt’in sanatı art nouveau akımını etkilemeyi sürdürdü. Ama süslemeye karşı modernist tepki çok geçmeden Klimt’i geride bıraktı.

Popüler sanatın kıyılarında kaldı ve Klimt adının tüm dünyaya mal olması ve benimsenmesi, ancak 2006’da Portrait of Adele BIoch-Bauer(Adele Bloch-Bauer’in Portresi) ‘nin satılmasıyla oldu.

Bir tablo 135 milyon dolara satılırsa dikkat çeker.

Bütün sanat uzmanları memnun olmamıştı. Resim bazıları tarafından, ödenen muazzam miktardan da fazlasına değdiğini düşünüyorlardı.

Gustav Klimt birçok macera yaşadığı ve söylentilere göre üç, on dört, yirmi ya da kırk gayrimeşru çocuğa babalık ettiği iddia edildi fakat Gustav Klimt hiç evlenmedi.

Bir kadınla en uzun ve en yakın ilişkisi, cinsel bile olmamış olabilir.

 

 

Gustav’ın Seyahatları

Gustav Klimt, Avusturya dışına seyahat etmekten hoşlanmazdı ve mümkün mertebe kaçınırdı.

Bir arkadaşı olan Carl Moll neredeyse başlamadan biten bir İtalya seyahatini anlattı. Moll, Viyana’da arkadaşlarının Klimt’e istasyona kadar eşlik edip onu doğru trene bindirmelerini ayarlamıştı, kendisi de trenden inince onu Floransa’da karşılama sözü vermişti.

Tren geldi, yolcular akın akın inerken Moll dış bariyerde bekledi, ama Klimt ortalıkta yoktu. İstasyonu aramaya başladı, sonunda Klimt’i bavulu ile bir bekleme odasında tek başına otururken buldu. Eğer Moll onu bulamasa ne yapacağı sorulunca Klimt:

“Eve giden ilk trene binecektim.”

 

 

Sıra dışı sanat (!) örnekleri… Yapay Zeka Sanatçılarla tanışmak ister misiniz?

2 Comments

  1. Sara Due

Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.