Fikret Mualla Kimdir?

Bu yazımızın konusu Türk ressam Fikret Mualla. Türk resim tarihinin belki de en gizemli, en ilginç yaşamına sahip ressamı. Hakkında efsaneye varmış hikayeler olan bir “deli dahi“.

Bu yazı da Fikret Mualla ’nın hayatının bir özetini ele almanın yanı sıra onu Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın gözünden anlatacağız. Böylece hem klasik hayat hikayesinin dışına çıkacağız hem de Fikret Mualla ve Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili ayrıntıların güzelliğine vakıf olacağız.

 

 

Fikret Mualla ‘nın Hayatı (1903-1967)

Fikret Mualla Saygı, kulaklara daha aşina olan adıyla Fikret Mualla 1903 ’te İstanbul’da doğdu. Saint Joseph Fransız Okulu ‘nda ve daha sonra bir süre Galatasaray Lisesi ‘nde lise hayatını tamamladıktan sonra mühendislik eğitimi almak üzere Almanya’ya gönderildi. Almanya ‘nın çeşitli şehirlerini dolaştı, ardından İsviçre ve İtalya ‘ya gitti. Bu ülkelerde gezdiği müze ve sergilerden etkilenerek resim yapmaya başladı. Kısa zamanda güçlü bir desen bilgisi edindi. Başarılı resimlemeler, moda çizimleri ve gravürler yaptı, desenleri dönemin önemli Alman dergilerinde yayınlandı.

 

Deli, Dahi, Türk Ressam Fikret Mualla

Türk Ressam Fikret Mualla Kimdir ?

 

Mualla, 1928 ‘de alkol nedeniyle bir süre hastanede tedavi gördü. Daha sonra Almanya ‘dan Fransa ‘ya geçti, Paris ‘te Montparnasse ve Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı. Orada, Hale Asaf ‘la tanıştı.

Paris ‘te sürekli resim yapan Fikret Mualla Paris ’te tutunamayarak maddi sorunların da etkisiyle Türkiye ‘ye döndü. Türkiye ’de de devam eden maddi sorunlarının üstesinden gelmek için Milli Eğitim Bakanlığı ‘na başvuru yaptı ve 1934 ‘te Ayvalık Ortaokulu resim öğretmeni olarak atandı. Kısa süre çalıştığı öğretmenlik mesleğinin mizacına uymadığını gören Fikret Mualla istifa edip İstanbul ’a geri döndü.

İstanbul ‘da Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi. Nâzım Hikmet ‘in Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi. İsmail Hakkı Baltacıoğlu ‘nun çıkardığı Yeni Adam dergisi için desenler hazırladı.

Babasının ölümü üzerine eline geçen miras payı ile Paris ‘te yaşamını sürdürebileceğini düşünerek 1939 ‘da Türkiye ‘den ayrıldı. 1939 yılında gerçekleşen Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dino ‘nun isteği üzerine “İstanbul” konulu otuz kadar tablo yaptı. 1938 ‘de yayımlanan Ses dergisi için desenler çizdi. Aynı dönemde yazılmış ve Ses ‘te yayımlanmış “Masal” ve “Üsera Karargâhı” adlı iki de öyküsü vardır.

Mualla hayatının yirmi altı yılını Fransa ‘da geçirdi. Burada çeşitli sanat severlerin, (sanatına hayran olanların demek daha doğru olur sanki) himayesi altında yaşadı. 1962 yılında felç geçirdi. 20 Temmuz 1967 ’de hayatını kaybetti. Ölümünden yedi yıl sonra Fahri Korutürk ’ün girişimiyle cenazesi Türkiye’ye getirildi ve Karacaahmet mezarlığına gömüldü. Yaşamı boyunca alkol problemleri oldu. Aslında sanatını ve kendini yeterince değerli görmedi.

Türk Ressam Fikret Mualla resimlerinin, konularını kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamının ayrıntıları oluşturmuştur. Yaşamın gerçeklerini büyük bir içtenlikle renge ve biçime aktarmış, içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını resmine konu olarak almıştır.

 

Fikret Mualla 'nın Resimleri

Mavi Bar (Blue Bar) – 1960

 

Daha çok guvaş tekniğine yakınlık duyup bu teknikle çok hızlı çalışabilmiş olmakla birlikte, yağlı boyayı da sulu boya ve guvaşı kullandığı ustalıkla kullanmıştır. Resmin kuramsal sorunları üzerine çalışmalar gerçekleştirmeyen sanatçı, çağdaş akımlara katılmamıştır.

 

İlginizi Çekebilir: Görülmesi Gereken 6 Olağanüstü Tablo

 

Sınırları Olmayan, Kalıba Sığmayan Sanatçı

Mualla sınırları hiçe sayan, bir kalıba konamayan, sürekli yaralanan fakat bu yaralardan yılmayan bir ressamdı. O da tıpkı Van Gogh gibi tıbbın şifa olamadığı yaraları vardı ve bunları gizlemek umurunda bile değildi.

Çevresinde ki insanları kıran hatta bazen yok sayan bir yapıya sahipti. Bazen eski arkadaşlarını o kadar utandıracak işler yapar veya sıkboğaz ederdi ki insanlar onunla tesadüf etmemeye özen göstermeye başlamışlardı. Fakat eserleri gerçekten çok farklı renkler, ışık ve gölge teknikleri ile bezeliydi.

 

Fikret Mualla Eseri Balon Satıcısı -1961

Balon Satıcısı -1961

 

Fikret Mualla ve Ahmet Hamdi Tanpınar

Bu büyük ressamın hayatının genel hatları hakkında bilgi sahibi olduktan sonra gelin bir de ona Ahmet Hamdi Tanpınar üstadın gözünden izleyelim.

Fikret Mualla ve Ahmet Hamdi Tanpınar aynı devrin insanlarıydılar. Bir imparatorluk onların gözleri önünde adım adım çökmüş yeni cumhuriyet onların gözleri önünde kurulmuştu. Bu şüphesiz birçok savaşa, yokluğa tanık olmak demekti. Bu bunalım günlerin onların üzerinde çok büyük bir etki yaptığı ise yadsınamaz bir gerçekti.

Bu bölüme Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın ressamı çok iyi tanımladığı ve bir mektupta yazdığı şu cümleyle başlayalım.

 

“Fikret Mualla ’da göz terbiyesi, biraz fazlasıyla vardı ama göz üzerinde yoğunlaşırken zihnini ihmal etmiş ve bunun çilesini az çekmemişti.”

 

Ahmet Hamdi Tanpınar çok sevdiği hocası Yahya Kemal ’den dinleyip hayran olduğu Avrupa seyahatine nihayet çıkmayı başarabilmiş ve soluğu dinledikleri sayesinde aşık olduğu Paris ’te almıştı.

 

Fikret Mualla ve Paris

Paris ’te ki ilk günlerinde Seine nehri kıyısında dolaşırken, ara sokaklardan birinde bir resim galerisine giren Ahmet Hamdi Tanpınar, galeriye girer girmez duvarda asılı duran tabloları tanır ve galeri sahibine bu resimlerin Fikret Mualla ‘ya ait olup olmadığına sorar.

Galeri sahibi Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın bu tablolarının sahibini bilmesine çok şaşırmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar ise Fikret Mualla ile aynı memleketten olduğun söylediğinde galeri sahibi kadının şaşkınlığı daha da artmıştır ve şöyle söyler;

 

Acayip ressam daha doğrusu acayip insan. Biraz kendisini idare edebilse, eserlerini sağa sola yok pahasına satıp, piyasasını kırmasa… Bilir misiniz ki Paris’ in bir tarafını yakaladı. Paris kendisini sevenleri mükafatlandırmayı bilir. Bilhassa resimde. Hele biraz samimi ve şahsi olursa. Hemşerinizde işte bu var…”

 

Tabi galeri sahibi bunları söylerken Fikret Mualla ’nın hem İstanbul ’da hem Paris ’te birkaç kez akıl hastanesine girip çıktığını hem de polisle başının derde girdiğini bilse aynı şekilde konuşur muydu bunu bilmek zor.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Mualla ’yı ziyaretini ise şöyle aktarıyor.

 

“Allah ‘tan Fikret kapıyı giyinik  vaziyette ama kendisine gecikmiş insanların bir şeylerin üstünü örtmek maksadıyla yaptığı gibi, hayli “salkımlı” küfürlerin eşlik ettiği bir neşe içinde açmıştı.”

 

Fikret Mualla, birkaç şişe şarap parası bulmak dışında ne siyasi ne sosyal kaygısı bulunmayan bir insandı. Yaptığı tabloları bunun için önüne gelene dağıtıyor, barlarda içtiği içkinin parasını koltuğunun altında getirdiği resimleriyle ödüyordu.

 

Fikret Mualla 'nın Eserlerinden Cazcılar

Fikret Mualla – Cazcılar

 

Fikret Mualla ve Picasso

Öyle pervasızdı ki Pablo Picasso ile tanıştırıldıklarında “Picasso mu? Tanımıyorum” demişti. Picasso bu deli dâhiyi kendisine benzetmiş olacak ki onu evine davet etti ve kendisine “Fikret Mualla ’ya” şeklinde imzalayarak bir kadın figürü armağan etmişti. Bu armağan bir çok sanatçının ve sanatseverin hayali olsa da Fikret Mualla için sadece birkaç gün sağa sola yalvarmadan içebileceği şarap parası demekti.

Not: Mualla, Picasso ’nun kendisine armağanı olan bu figürü ertesi sabah alt katında oturan ressama satacak, aynı figür birkaç yıl sonra İsviçre ’deki bir galeride 12,500 İsviçre frangı yani 40.000 Türk lirası fiyatla alıcı bulacaktı.

Mualla, Ahmet Hamdi Tanpınar ’a iadeyi ziyaret için gittiği otelde onu mektup yazarken yakalar ve bir köşeye sessizce oturur. O anda Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın bir yarım portresini çizmişti Fikret Mualla. Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın yazdığı mektuba da hasreti anlatan bir cümleyle ortak oldu.

 

Fikret Mualla 'nın Ahmet Hamdi Tanpınar 'ı Resmettiği Yarım Portre

Ahmet Hamdi Tanpınar ‘ı Resmettiği Yarım Portre

 

“Hasret kelimesini ben kullanıyordum. Hoşuma gidiyor, biraz da siz kullanın, ben biraz alıştım.”

 

İşten, okuldan arta kalan kıt zamanınızda, sosyal medyada gezinen gerekli, gereksiz bu kadar popüler kültür malzemesi arasında sanat, felsefe ve edebiyata zaman ayırıp bu yazıyı okuduğunuz için sizi ayakta alkışlıyor ve teşekkür ediyorum.

Hürmetler. Esenlikler dilerim.

4 Comments

  1. Mehmet
  2. Hylke

Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.