no comments

Sofistler ve Filozofların Eleştirileri

Sofist (Sophistes) sözcüğü aslında ‘bilen, bilgili kişi‘ demektir, sonraları siyasette yararlı olmayı öğreten kimse (Protagoras, kendisi Sofist kelimesinden bu anlamı çıkarıyor.) daha sonraları ise; söz söyleme sanatı (rhetorik, hitabet) üzerine ders veren kimse anlamını kazanmıştır. Yani Sofist kelimesinin bir geniş, bir dar anlamı olduğunu söylemek mümkündür. M.Ö. 500 yılı civarında yaşamış olan filozoflar topluluğuna verilen isimdir. Bu içeriğimizde Sofistler ‘i ve Filozofların Sofist Eleştirilerini ele alacağız.

 

 

Sofist Kimdir?

Sofist sözcüğünün aynı zamanda günümüze kadar gelmiş olan olumsuz bir anlamı da vardır. Bu da, Sokrates, Platon ve Aristoteles in Sofistlere karşı olumsuz tutumlarından ileri gelmiştir. Platon, Protagoras, Gorgias, Devlet ve Sofist diyaloglarında onların görüşlerine yer verir ve karşı görüşleri ortaya koyar.

Her ne kadar başta Platon olmak üzere diğer dönem filozofları onları bir nevi sahtekar olarak göstermek istemiş olsalar dahi, gerçek bundan biraz daha farklıdır. Sofistler onların anlattığından farklı olarak felsefe tarihi için biraz daha önemlidirler.

 

 

Ücretli Öğretmen

Bu dönemden önceki filozoflar genellikle doğa üzerine düşünmüş ve doğa hakkında araştırma yapıp yargılara varmışlardır. Bu dönemde ise Sofistler insana yönelerek kendilerinden önceki çok kıymetli olmasına rağmen tek yanlı olan doğa düşünürlerini dengelemişlerdir.

Sofistlerin önemi her şeyden önce öğretmen olmalarından ileri gelir. Bir konu hakkında değerlendirme yapılırken hiç şüphesiz o dönemin siyasi ortamını göz önünde bulundurmamak en iyi tabirle saflık olarak adlandırılır.

Sofistlik, o dönemin Antik Yunan ‘ın da çok önemli bir ihtiyaca cevap vermesi için doğmuştur.

İran ile yapılan savaş sonrasında, savaşın kazanılmasıyla birlikte Atina kentinde demokrasi hakim hale gelmiştir.

Yunan demokrasisinde de belagat yani ikna etmek, toplumda güçlü kalmak ve istediğini yaptırmak için çok önemliydi. Şüphesiz bunun yoluda hitabetten geçiyordu. Hitabet ile ilgili yetkin olanlar yönetimde çok daha kolay söz sahibi olmaktaydı.

Hitabet sanatı muteber bir sanattı ve Halk Meclisi’nde yapılan konuşmalar bir saygınlık vesilesiydi. Sofistlik işte bu ihtiyaca cevap olarak doğdu.

Sofistlerin öğretimlerinde göz önünde bulundurdukları pratik-politik amaçlardan kaynaklı olarak, insanla özellikle insanın psikolojik yönü ile yakından ilgilenmek ve araştırmak durumunda kalmışlardır.

Sofistler kentten kente dolaşır ve ücret karşılığı ders verirlerdi. İşte bu Yunan’ın alışık olmadığı bir şeydi. Çünkü Antik Yunan ‘da beden gücü ile çalışmak aşağılık bir davranıştı. Bedenleriyle ancak köleler çalışırdı. Mesleğiyle geçinen zannatkarlar da toplumda pek saygın kişiler olarak anılmazlar.

 

 

Protagoras Ne Öğretiyor?

Platon, sofistler ile ilgili genel bir görüntüyü Protagoras diyaloğunda verir. Bu diyalogda heyecanlı bir genç Sokrates ‘i kente sofistlerin geldiği haberiyle uykudan kaldırır ve mutlaka onlardan ders almak istediğini söyler. Sokrates ve genç, sofistlerin bulunduğu eve gider ve Sokrates, Protagoras, Hippias ve Prodikos ile karşılaşır.

 

Protagoras

Protagoras | Sofistler ve Filozofların Eleştirileri

 

Protogoras gençlere verdiği eğitimin hangi konuyla ilgili olduğu sorusuna;

Benden ders alırken günden güne daha erdemli olduğunu göreceksin, ben sana yararlı olacak şeyler, işine yardımcı olacağım şeyler öğreteceğim.”  der.

Sofistler erdem (arete) denilince bir yurttaş olarak üstün ve yetkin olmayı anlarlar.

 

 

Peki Sokrates, Platon ve Aristoteles Neden Sofistleri Bu Kadar Aşağılamışlardır?

Sofistlerin felsefe olarak insan üzerine yönelmeleri, bu eğilimin getirmiş olduğu mecburiyetten kaynaklı olarak geçmişte ortaya konmuş olan felsefe ile ilgili bilgileri ve bunların hiçbirine katılmıyor olmaları onları yeni bir felsefi görüşe götürmüştür.

Bu görüşü sofistlik ile ismi neredeyse aynı anlamda anılan iki sofisten biri olan Protagoras ‘ın bir sözüyle kabaca özetlemek mümkündür.

 

” insan her şeyin ölçüsüdür.”

 

Onlardan önce ortaya konmuş olan felsefeler hakkında bilgi sahibi olmamız neden böyle düşündükleri konusunda bize fikir verebilir.

 

Platon Devlet

Platon | Sofistler ve Filozofların Sofist Eleştirileri

 

Örneğin Herakleitos, her şeyin oluş durumunda olduğunu söyler ve bu oluş içerisinde sabit olan ve kalıcı bir şeyin varlığının olmasının imkansızlığını ortaya koyar. Elea’lılar için ise oluş yoktur. Onlar için gerçek varlık başlangıcı ve sonu olmayan bir süreklilik, bir kalıştır.

Bunun dışında filozoflar ilk unsur (arkhe) konusunda da anlaşmazlığa düşmüşler kimisi arkhe’nin su, kimisi hava, kimi ise ateş olduğunu iddia etmiştir. Kimi ise bu dört (hava, ateş, su, toprak) unsurun birlikte arkhe olacağını söylemiştir.

Bunun dışında evrenin başlangıcının nasıl olduğu konusunda da ayrılık yaşanmaktadır. Örneğin Anaksagoras evrenin temeline bir ruh bir plan koyar fakat Demokritos ise doğanın işleyişinde makine misali bir zorunluluk olduğunu iddia eder.

İşte dönemin bilgeleri olan Sofistler de bu görüşlerin hepsini bilmekte ve kendilerine bir çıkış yolu olarak Hakikati yadsıma yolunu bulmaktalar.

Sofistlere göre, “Ne kadar filozof varsa evrenin yapısı hakkkında o kadar görüş var.

İşte bu sebeple filozoflardan hakikati öğrenmek mümkün değildir çünkü her filozof kendi görüşünü hakikat olarak ileri sürer ve diğer görüşleri yadsır.

Bu durumda her insanın olduğu gibi Sofistlerin de aklına acaba, hakikat diye bir şey var mıdır? Tüm görüşler birbiriyle çelişiyorsa hakikat diye bir şey kalır mı ? sorusu gelmektedir. İşte bu yüzden tümel bir hakikat üzerine şüphe duyan ilk kişiler sofistlerdir.

Sofistlere göre evreni duyularımızla algılarız ve bu duyular her insan için farklı sonuçlar doğurabilir ve bunların hepsi özünde doğrudur.

Üç ayrı kapta üç farklı sıcaklıkda suyumuz var.

  1. Çok sıcak
  2. Çok soğuk
  3. Ilık

İki elimden birini soğuk diğerini sıcak suya sokuyorum ve bir süre sonra aynı anda ellerimi ılık suya batırıyorum. Aynı su aynı kişiye ait eller için soğuktan çıkan ele sıcak gelecekken, sıcaktan çıkan ele soğuk gelecektir.

Duyular değişir.

Hangisinin hissettiği hakikidir.

Cevap: Her ikisi de.

Çok basit bir örnek olduğunun farkındayım lakin ağır giden yazı da konu dışına çıkmadan biraz kafa dağıtma olarak da düşünebiliriz bu örneği.

Şimdi hakikat böyle değişken ise biz hangi elin dediğine inanmalıyız. İşte Sofistlerin gerçek amacı burada ortaya çıkmaktadır.

Bizi hangisi belagati ile etkilerse onun hakikat olduğuna inanırız.

Belagat sanatı ile bu kadar ilgilenmeleri sofistleri dil konusunda da yetkin hale getirmiştir. Bu da onların bazı gramer kuralları ve mantık ile ilgili bazı temelleri attıklarını göstermektedir.

 

 

Sofist Denince Akla İkinci Gelen İsim, Şüphesiz Gorgias ‘tır.

O Protagoras’tan bir adım daha ileri gitmiş ve şüpheyi daha derine indirmiştir.

 

“Bir şey yoktur, olsa bile bunu bilemezdik, bilsek bile başkasına aktaramazdık.”

 

Sofistler ve Filozofların Eleştirileri

Gorgias | Sofistler ve Filozofların Eleştirileri

 

Gorgias ‘ın bu cümlesi felsefe tarihinde sofistlerin ne kadar ileri gidebileceğinin ilk işareti olmuştur. Başkasına aktaramazdık cümlesi gerçekten can alıcı bir yoksunluk ve yalnızlık getirmektedir.

Herkesi kendi yalnızlığında yaşamaya ve yaşadığından bile şüphe edecek hale getirmeye muktedir bir cümledir.

Söylediğiniz her kelimenin sizi dinleyen ile sizin için aynı anlama gelmediğini ya da o an ki duygu durumunuza göre aynı kelimelerden farklı zamanlarda farklı şeyleri anladığınızı düşünün, hayat ne kadar çekilmiz olurdu.

Siz eşinize her “Seni seviyorum” dediğinizde onun bunu ruh durumuna göre “Öldür beni” olarak algılama ihtimalini düşünün!! Gerçekten zor bir yaşam.

Tabiki Gorgias böyle demiyor ama ana fikir olarak bu şekilde (abartılınca) daha akılda kalıcı oluyor.

Gorgias insanların hitap yoluyla etkilemek için duyguların önemli olduğunu fark etmiş ve kendi görşüne göre dört önemli duygu belirlemiştir;

  • Sevinç
  • Acı (Keder)
  • Yüreklilik
  • Korku

Sofistlerin yukarıda yazdıklarımızdan çok daha fazla önem arz eden bir araştırma konuları daha vardı aslında.

İnsanın icat ettiği ve doğadan zorunlu olarak gelen şeyler nelerdir?

Bu araştırma tüm hukuk ve politik düzenin yeni baştan incelenmesini gerektiren bir araştırma konusudur.

Sofistler sosyal koşulların, hukuki düzenlerin ve devlet yönetim şekillerinin zaman içinde değiştiğini ya da aynı zaman içerisinde başka devletlerde bunların farklı farklı olduklarını farkettiler ve bunun üzerine düşündüler.

Sofistlerin bu incelemeleri sonucu, bu kuralların söylendiği gibi Tanrı tarafından konulmadığı, tüm bu kavramların, hayvanlara göre dezavantajlı olarak dünyaya gelen insanların, bir arada kalma ve korunma çabasına yönelik, yine insanlar tarafından konmuş kurallar olduğu sonucuna vardılar. Onlara göre bu kurallar koyulurken iki farklı durum temel alınabilirdi.

Bu önermeler Aydınlanma Felsefesi olarak bilenen dönemin politik alt yapısıdır.

 

 

Sözleşme ve Güç

Sözleşme ile temellendirilen topluluk, o toplumda bulunan tüm bireylerin ortak yarar için kendine uygun görevler edinmesini ve bu görevleri başarıyla yerine getirmesini aynı zamanda tüm bireyleri ortaya çıkacak yarardan eşit şekilde yararlanmasını gerektirir.

Bu bir ütopyadır çünkü o dönem için birer alet olarak görülen köleliğin yok olması anlamına gelmektedir. Yani o ortam içerisindeki kölelik, insana eziyet etmek amacı gütmekten ziyade insanı bugün var olan aletler yerine kullanmak olarak algılanmalıdır.

Diğer temel alınan güç ise devletin güç uğruna yaptığı savaştan ve zıtlaşmadan doğduğunu söylemek mümkündür.

Devlet ve Sofist ilişkisi o kadar önemlidir ki başlı başına bir içerik olmayı hak eder.

 

 

Kaynaklar:

  • Ernst von Aster’in Ders Notları (Felsefe Tarihi İlkçağ ve Ortaçağ) – Ernst von Aster
  • Felsefe Tarihi – Macit Gökberk
  • Gençler İçin Felsefe Tarihi – Afşar Timuçin

Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.