no comments

Epikurosçuluk Nedir? Epikuros ve Epikurosçuluk Felsefesi

Epikurosçuluk felsefesinden bahsetmeden önce, gelin isterseniz Epikuros (Epikür) ‘un kim olduğuna kısaca değinelim.

Helenistik dönemin ilk büyük felsefe okulu, Yunanlı filozof Epikuros tarafından kurulan Epikurosçu Okuludur.

MÖ 341 yılında doğmuş olan Epikuros (MÖ 341-271), felsefe tarihinde, daha çok belli bir yaşam tarzının savunucusu olan bir ahlakçı olarak bilinir.

Epikuros, insanın hayat boyu yaşadığı sıkıntılarla ilgilenmiştir.

İnsanın bu dünyadaki mutsuzluğunun, üç temel inanç (tanrı, ölüm ve kader) ile ilgili yanlış inançlardan kaynaklandığını, söz konusu yanlış inançların, ancak onların yanlışlığını ve temelsizliğini ortaya çıkaracak bir varlık görüşüyle ortadan kaldırılabileceğini düşünmüştür.

 

 

Epikürosçuluk Felsefesi

Epikuros (Epikür) (MÖ 341-271)

 

Başka bir deyişle, özgün katkısı etik alanında olan Epikuros, bu amacına ulaşabilmek için belli bir bilgi ve varlık görüşü ortaya koymak durumunda kalmıştır.

Bu çerçeve içinde, felsefenin amacının, insana mutlu bir yaşam sürmesi için yardımcı olmak olduğunu düşünen Epikuros, tıpkı Sokrates gibi, özel bilimlerin bu amaca hiçbir katkı sağlamayacağı kanaatindeydi.

Ona göre, bizim temelde ve öncelikle, varlığa ilişkin doğru bilgiye ulaşırken sağlam bir bilgi ölçütüne sahip olabilmek amacıyla mantık bilgimiz ya da bir bilgi kuramımız olmalıdır.

İkinci olarak da var olan şey ve olayların doğal nedenlerini, var olan her şeyin, doğaüstü değil de doğal nedenlerin eseri olduğunu anlayabilmemiz için fizik ya da varlık bilgimizin olması gerekir.

İşte bu bilgi, bizi tanrı, ölüm ve kader korkusundan kurtaracağı için gerçekten de yararlı olan bir bilgidir. Nitekim, o materyalist görüşüyle insanları bu korkulardan kurtarmaya çalışmıştır.

Son olarak da neden sakınıp neyin peşine düşmemiz, neyi arzu edip, neden uzak durmamız gerektiğini öğrenmek için insan doğasını tanıma ve bilme zorunluluğumuz olduğunu söyler.

 

Epikurosçuluk (Epikurosçuluk Felsefesi)

 

Metafizik

Metafizigiyle, insanı Tanrı ve ölüm korkusundan kurtarıp, bir ruh sükununa ulaştırmayı amaçlayan Epikuros, daha önceki atomcular gibi, gerçekten var olanın son çözümlemede iki ve yalnızca iki türden şeye indirgenebileceğini belirtmiştir:

Atomlar ve boşluk

Epikuros, bu tezine bir dizi metafizik kabul ya da önermeye dayanarak ulaşmıştır: Var olan şeylerin bir şeyden varlığa geldikleri apaçık bir olgudur.

Öyleyse;

  • Hiçten, hiçbir şey çıkmaz,
  • Hiçbir şey bütünüyle ortadan kalkıp mutlak hiçliğe gitmez, şeylerin kendisine döndükleri kendisine gittikleri bir şey olmalıdır.
  • Evren hiçbir zaman şimdiki halinden farklılık gösteren bir hal içinde olmayacaktır.

 

Evren var olan her şeyi kaplar bu yüzden evrenin dışında, evrendeki değişmeye neden olan hiçbir şey yoktur. Dahası, bu durum tüm zamanlar için geçerlidir. Yani, var olan şeylere ilişkin genel bir açıklama ezeli-ebedi olarak geçerli olmak durumundadır.

Epikür ’e göre, cisimler vardır. Bu durum hiç kimse tarafından yadsınamayacak olan apaçık bir olgudur.

Cisimler bir şey içinde olmak, bir şey içinde hareket etmek durumunda olduklarına göre, cisimlere ek olarak bir de boş mekanın var olması gerekir. Ona göre, cisimlerin ve boş mekanın dışında başka bir şeyin var olduğu düşünülemez.

Epikuros var olan cisimlerin ortaya, iki ayrı türden cisimler olarak çıktıklarını öne sürer. Bunlar da sırasıyla bileşik cisimler ve söz konusu bileşik cisimlerin kendilerinden meydana geldikleri birimler olarak atomlardır.

 

İlginizi Çekebilir: Albert Einstein Kimdir? Albert Einstein’ın Mucize Yılı:1905

 

Hiçbir şey bütünüyle ortadan kalkıp mutlak hiçliğe gitmez, şeylerin kendisine döndükleri kendisine gittikleri bir şey olmalıdır.

Epikuros ‘un bu önermesinde yer alan metafizik kabule göre, bileşik olmayan cisimlerin değişme ve yok oluş bakımından sınırlanmaları gerekir.

Bu çerçeve içinde Epiküros, bileşik olmayan cisimlerin, yani atomların, şeylerin bileşik cisimler dağıldıkları zaman yok olarak hiçliğe gitmemek ve tam tersine var olmayı devam etmek durumundaysalar eğer bölünemez ve değişmez olmaları gerektiğini söyler.

Epiküros’a göre evreni sınırlayan hiçbir şey yoktur.

Bu önermeden de evreni meydana getiren bileşenlerin de sınırsız olmaları gerektiği sonucunu çıkar. Atomların bundan başka, bölünememe benzeri bir takım değişmez özellikleri vardır.

Bir atom varlığa gelmiş olamayacağı gibi, yok olup gitmez de. O değişmez, nicelik bakımından artmayan ve azalmayan, homojen bir birimdir.

Atomların farklı büyüklük ve şekillere sahip olabilmelerinin onların sonsuzca küçük ve algılanamaz olan birimler olmaktan çıkaracağını düşündüğü için atomların büyüklük ve şekil bakımından birbirlerinden farklı alabilmelerine karşı çıkan Epiküros’a göre, atomlar ağırlık açısından birbirlerinden farklılaşırlar.

O, atomların boşlukta aşağıya doğru düşmeleri ve yukarıya doğru yükselmeye direnç göstermelerinin ancak ağırlık özelliğiyle mümkün olduğunu savunmuştur.

Epiküros ’un metafiziğinin atomlar ve boşluktan sonraki üçüncü temel kategorisi, hareket ya da değişmedir.

Atomlar aşağıya doğru düzgün hareket gücüyle dolu olup, her zaman aşağıya doğru hareket etmişlerdir ve gelecekte de aşağıya doğru hareket edeceklerdir. Bununla birlikte, Epiküros ’un atomların hareketine ilişkin açıklaması, atomcu görüşün kurucusu olan Demokritos ’un açıklamasından farklılık gösterir.

Bunun da nedeni, Helenistik felsefede pratik felsefenin, dini kaygıların ve etiğin ön plana çıkmasıdır.

İnsanda irade ve seçme özgürlüğüne açık kapı bırakmak için Demokritos’un mutlak anlamda determinist* bir evren görüşünden belli ölçüler içinde uzak duran Epikuros atomların yalnızca aşağıya doğru hareket ettiklerini değil fakat aynı zamanda normal yollarından küçük bir sapma göstererek hareket ettiklerini de söyledi.

Çünkü böyle bir sapma ortaya çıktığı zaman atomların tümünün birden yönleri değişir ve dolayısıyla, her şey belirlenmiş olamaz.

Bununla birlikte sapmanın bir nedeni yoktur, bundan dolayı gelecekteki olayların seyri önceden bilinemez.

Bu bilgilere bakarak Epikuros’un evren görüşünde rastlantıya da yer verdiğini söylemek mümkündür.

Epiküros söz konusu maddi evren görüşünü, tanrıları da içerecek şekilde genişletmiştir. Tanrılar da var oldukları için, ona göre, atomlardan meydana gelmiş olmalıdır. Bununla birlikte, tanrıları meydanı getiren atomlar en ince ve en yetkin atomlardır.

Epikuros tanrıları içinde yaşadığımız dünyanın oldukça uzağında bir yere yerleştirir.

Bu seçim tanrıların yeryüzünde olup bitenlere karışmadıkları, dünyadaki her şeyin yalnızca atomların çarpışmaları ve birleşmeleri sonucunda doğal olarak oluştuğu anlamına gelir.

Zaten Epiküros’un materyalist teolojisi insanları tanrı korkusundan kurtarmayı amaçlar. Gerçekten de Epiküros’un söz konusu atomcu görüşü, insanı ruhsal sükunete erişmesini engelleyen üç korkudan, sırasıyla tanrı korkusundan, ölüm korkusundan ve kader korkusundan kurtarır.

Tanrılar insanların işlerine karışmadıklarına ve onlara müdahale etmediklerine göre. Tanrılardan korkmanın anlamı yoktur.

 

Ölümden de korkmamak gerekir çünkü biz yaşarken ölüm yoktur, ölüm geldiği zaman ise biz artık yaşamda değilizdir.

Nihayet atomların düşüş ve çarpışmaları bir zorunluluğa, mutlak bir determinizme dayanmayıp, atomların gösterdiği küçük bir sapmanın sonucu olarak gelişigüzel ve rastlantısal olduğundan, kaderden de korkmaya hiç gerek yoktur.

İnsan bu korkulardan kurtulduğu zaman, en yüksek amaç olan mutluluk yolunda tüm engelleri aşmış olur.

 

 

Etik Anlayışı

Epikuros, felsefesinin adeta bütününü temsil eden etik görüşünde, hazcı etiğin savunuculuğunu yapar.

Nitekim o insan hayatının gerçek amacının, temel hedefinin, hazzın bizatihi kendisi, haz miktarının olabildiğince artırılması ama esas hedefin acıdan uzak olmak olduğunu söylemiştir.

 

Epikuros ve Epikurosçuluk Felsefesi

Epikuros ve Epikurosçuluk Felsefesi | Epikür Kimdir?

 

Epikuros bu sonuca ya da etik hazcılığa psikolojik hazcılıktan yola çıkarak, yani bütün hayvanların acıdan kaçıp hazza yöneldiği gözleminden hareketle varmıştır.

Gerçekten de; hazzın mutlu ve kutlu bir yaşamın başı ve sonu olduğunu, onun bütün seçimlerimizle, her tür istikrarın başlangıcını oluşturduğunu öne süren Epikuros ’a göre haz her şeyden önce acının yokluğuyla belirlenir.

Bu nedenle onun hazcılığı olumsuz bir hazcılık olarak tanımlanır.

Epiküros’a göre tüm hazlar aynı değerde değildir. Bu yüzden onun hazcılığı nicelikten çok niteliksel hazcılık olarak tanımlanabilir.

Üç tür arzu bulunduğunu söyler;

  • Hem doğal men zorunlu arzu. (Yeme İçme Arzusu)
  • Doğal ama zorunlu olmayan arzu (Cinsel Arzular)
  • Ne zorunlu ne de doğal olan arzu (Zenginlik ve Lüks İsteği)

 

Epiküros bedensel hazları küçümsemez fakat bu türden hazların insanı kişiyi mutsuzluk ve acıya götüreceğini söyler.

Hazları kabaca statik ve kinetik olarak iki bölümü ayırır statik hazlar insanı mutluluğa ulaştıracak zihinsel tinsel hazlardır. Kinetik hazlar ise daha yoğun yaşanan bedensel ve gelip geçici hazlardır.

Bedensel hazlar hiçbir zaman tam olarak tatmin edilemez bu yüzden bedensel haz peşinde koşanların doyumsuz kalması ve acı çekmesi kaçınılmazdır.

Epiküros’a göre temel erdem bilgeliktir çünkü bilge insan, kendi doğasının ihtiyaç duyduğu en azı belirleyebilecek ve bu ihtiyaçları kolaylıkla karşılayabilecek olan insandır.

Bu ihtiyaçları karşılanmış insan ruh hali dengeli bir insandır yani ruhsal sükûnete ulaşmıştır.

 

 

Toplum ve Siyaset Felsefesi

Epikuros, tarih görüşü bakımından evrimci bir tarih anlayışı benimsemiştir.

İlk insanlar, sözel bir iletişim içinde değillerdi; onların bu dönemde, toplumsal kurumları yoktu, kendilerinden sonra gelen nesilleri fiziki olarak daha güçlü oldukları için ayakta kalabildiler.

Zaman içinde insan ırkı, ateşin keşfedilmesi sayesinde önemli ölçüde yumuşamış ve bunun sonucunda aile kurulup komşuluk ilişkileri başlamıştır.

İşte bu evrede insanlar doğal tehlikelerden korunmak için dil, tarım ve ev inşası gibi birtakım teknik ustalıklar geliştirmişlerdir.

Devleti yaratmak için bir neden daha vardı. Tarihin ilk zamanlarındaki kıtlığın ardından, sanatların keşfinin temin ettiği göreli zenginlik, insanlara hayatlarının yanı sıra mallarını da korumaları için devlet adını verdiğimiz politik örgütü yaratmanın bir zorunluluk olduğunu göstermiştir.

Buradan da anlaşılacağı üzere, Epikuros söz konusu evrimci tarih anlayışı içine sözleşmeye dayandırdığı bir devlet öğretisi yerleştirmiştir.

Bu sözleşmeci devlet anlayışı, önceleri ortak çıkar anlayışından yoksun olarak birbirleriyle mücadele eden insanların, zamanla ortak bir çıkar duygusuna sahip olduklarını, tehlikeleri birlikte önleyip birlikte çalışarak daha fazla haz ve mutluluk elde etmek amacıyla, devleti bir sözleşme temelinde kurduklarını söyler.

Bu devlet görüşü, devleti doğal bir kurum olarak gören Platoncu-Aristotelesçi devlet anlayışına taban tabana zıt bir görüştür. Buna göre, devlet doğal bir kurum olmayıp birey için var olan, sözleşmeye dayalı bir kurumdur.

 

İlginizi Çekebilir: Platon ’un Devlet Eserindeki Yönetim Şekilleri

 

Toplumsal yaşam, bireyin çıkarı ilkesine dayanır; bireyler, kendilerini korumak, varlıklarını sürdürmek ve dolayısıyla mutlu olmak için bir araya gelerek, devleti bir sözleşmeyle kurmuşlardır.

Adalet de bu sözleşmeye dayalı, toplumun üstünde uzlaştığı bir değerdir. Bizim doğal haklar adını verdiğimiz haklar ise insanların yararlılıklarından dolayı benimsediği genel davranış kurallarıdır.

Tüm yasalar ve devlet de dahil olmak üzere tüm kurumlar, bireyin güvenlik ve mutluluğuna katkıda bulundukları, bir başka şekilde söyleyecek olursak, yararlı oldukları sürece, gerekli ve adil olurlar.

İnsanlar adil olmak çıkarlarına uygun düştüğü için adil olurlar, adaletsizlik yapmak ise onların çıkarlarına ve dolayısıyla kendilerine çeşitli cezalar yoluyla zarar verdiği için kötülükten ve adaletsizlikten kaçınırlar.

Bundan dolayı, adaletsizlik kendi içinde kötü olduğu için değil de sonuçları olumsuz olduğu için kötüdür.

 

* Determinizm (Belirlenimlilik) Nedir?

Determinizm, evrenin veya evrendeki olayların ya da bir bilimsel disiplinin alanına giren tüm nesne ve olayların önceden belirlenmiş olduğu, onların öyle olmalarını zorunlu kılan birtakım yasa veya güçlerin etkisiyle meydana geldiklerini ileri süren öğretiye verilen addır.

Kısacası, her olayın maddi veya manevi birtakım nedenlerin zorunlu sonucu olduğunu kabul eden felsefi görüştür.

 

Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.