Platon ’un Devlet Eserindeki Yönetim Şekilleri
Bu içeriğimizde Platon ’un Devlet adlı eserinden bahsedeceğiz. Devlet eseri varlık – yokluk kavramları, insan aydınlanması, eğitim, aile yapısı, adalet, hekimlik, askerlik, devlet yönetimi gibi birçok önemli konuya değinen, bu konularla ilgili var olan noksanları ortaya koyan ve bunlara çözümler üreten bir eserdir.
Platon’un birçok eseri gibi Devlet adlı eserde diyalog formunda kaleme alınmıştır.
Tüm kitap ve bütün bu konular hakkında bilgi vermek ve yorum yapmak bu kısıtlı alanda ne yazık ki mümkün değil. O yüzden bu yazımızda Platon’un Devlet adlı eserinde ağırlıklı olarak VIII. Kitapta üzerinde durulmuş olan “Devlet Düzeninden” daha doğrusu devletin “Siyasi Yapılanmasından” ve “Yönetim Şekillerinden” bahsedeceğiz.
Platon Devlet’in ilk yedi kitabında birçok şeyden bahsediyor. Yönetim şekillerinden önce, kurulması planlanan ütopik devletin, eğitim sistemi, askeri sistemi oluşturuluyor ve bu devlet için en uygun yönetim sistemi belirlemeye çalışılıyor.
İşte bu yönetim sistemi belirleme ve yönetim sistemi tanımları sekizinci kitapta veriliyor.
İlginizi Çekebilir: Platon ‘un Devlet (Politeia) Kitabının Detayları-1
Platon sekizinci kitaba Sokrates’in karşısına koyduğu Glaukon’a hitap ederek başlar;
“ En iyi düzene varmak isteyen devlette kadınlar, çocuklar ve bütün eğitim ortak olacak. Savaşta ve barışta girişilen bütün işlerde öyle. Hem felsefede hem savaşta en üstün gelen yurttaşlar bu devletin başına geçecek.”
Platon Devlet: Sekizinci Kitap
Yönetim Şekilleri
Bu girişten sonra Platon potansiyel yönetim şekillerinden bahseder. Bu yönetim şekillerinin sayısı temelde dört adettir. Birde ara form olarak değerlendirilebilecek Timokrasi (Timarşi) vardır.
Aristokrasi
“Birinci ve en ünlüsü Girit ve Lakedemonia’nın (Aristokrasi) birincisi ve en ünlüsü, ikincisi oligarşi dediğimiz şekildir; bunun bozuk yanları saymakla bitmez. Sonra bunun karşıtı olan demokrasi gelir; ondan sonra da hepsini bastıran zorbalık; devletin dördüncü ve en son hastalığı.”
Bunun dışında babadan oğula geçen krallıklar ve beylikler gibi yönetim şekillerini de bu grupların içine sokar Platon.
Bu konu hakkında en vurucu cümlelerden biri de: “Kaç çeşit insan varsa, o kadar da devlet şekli olacak elbet.”
Anlaşılan odur ki bu devlet biçimlerinden Platon için en muteber olanı Aristokrasidir.
Her ne kadar tam olarak ideal devlet için Platon, Filozof Kral tanımlaması yapsa da yukarıda saydığımız devlet şekilleri içerisinde Aristokrasi öne çıkmaktadır.
Aristokrasi her ne kadar yönetim biçimi olarak en iyi düzene en yakın düzen olsa da bozulmaya mahkumdur.
“Zor bozulur sizin kurduğunuz gibi bir devlet, ama her doğan şey çürümek zorundadır sonunda; sonsuz olamaz sizin düzen de o da bozulur, dağılır bir gün.”
Timokrasi
Peki aristokrasiden, timokrasi olarak tanımlanan devlete geçiş nasıl gerçekleşir? Burada açık söylemek gerekirse Platon’un kendince bilimsel sayılacak bir formülü bulunuyor.
Mükemmel sayı.
Mükemmel sayı ile çok fazla karışık olabileceği için bunun ayrıntısına girmek yerine özetle Aristokrat yöneticilerin yetişdirdiği ve onların yerine geçecek neslin tek taraflı eğitimi söz konusudur.
Bu nesil kendisini siyasi ve bedenen çok güzel yetiştirdiği halde müzikten büyük ihtimal ruhen iyi yetiştirilmedikleri için yani ruhlarını inceltmedikleri için yönetim şekli doğal olarak Timokrasiye kaymaktadır.
Timokrasi sisiteminin genel özelliğin şu şekilde açıklar Platon;
“Ama bu devlette bilgili insanların başa gelmesinden korkulacak; çünkü bunlar az çok katışmış; sadeliklerini sağlamlıklarını yitirmiş olacaklar.
Barıştan çok savaş işlerine yarayan daha kaba, daha atılgan insanlar beğenilecek. Kurnazlıklar, savaş ustalıkları değer kazanacak. Hep silah elde dolaşmak adet olacak.”
Bu insanlar oligarşik devletlerde olduğu gibi zenginlik tutkusuna kapılacak. Bu zenginlik tutkusu, zenginliği kaybetme korkusunu getirecek. Bu korku onları halktan koparacak.
Kendi mallarına gereğinden fazla değer verirken, başkalarının mallarını, paralarını harcamakta tereddüt etmeyecekler. Bunun sebebi bu kişilerin inanarak değil zoraki bir eğitim görmelerinden kaynaklanır Platon’a göre.
“Bu düzenin en göze batan yönü taşkınlığı beslemesinden gelen şan şeref düşkünlüğüdür.”
Bu düzen insanı kendine gereğinden ve hak ettiğinden fazla güvenen insandır. Yükselmek, servet yapmak tek emelidir.
Maddi olarak kendinden aşağı olan insanları horlamaktan çekinmez onlara karşı zalim olur. Devlet adamlarına ve denk olduklarını düşündükleri kişilere karşı saygıda kusur etmezler. Bilgi yerine savaş gücüne, askerlik değerine dayanırlar.
Yukarıdaki anlayışın egemen olduğu bir devlet ortamında insan hayatı nasıl gelişir? Bu devlette doğan çocuklar nasıl büyürler?
Sadece kendi işiyle ilgilenen ortalama bir insanın değerinin olmadığını gören yeni yetişen gençler. Ortalama insanların budala olarak tanımlandığı bu düzende ne olursa nasıl olursa olsun bir şekilde yükselmenin yolunu ararlar. Bu kendini beğenmişlik ve şeref düşkünü olmayı getirir. Toplumun geneline bu yaşam şekli egemen olduğunda Platon’a göre Oligarşik düzenin kapısı açılmış olur.
Oligarşi
Platon’un oligarşi tanımı şöyledir.
“Gelir üstünlüğüne dayanan devlet. Zenginlerin yürüttüğü, fakirlerin hiç karışmadığı düzen.”
Peki Timarşiden, oligarşiye geçiş nasıl oluyor sorusuna Platon ne cevap verir;
“Herkesin altınını biriktirdiği gizli çıkın yok mu? Timarşiyi yıkan işte budur. Para harcayacak türlü yerler bulurlar ilkin. Rahatça harcayabilmek için de yasaları bozarlar, sonunda ne kendileri sayar kanunları, ne kadınları.”
Özetle paraya (maddiyata) verilen değer arttıkça doğruluğun değeri düşmeye başlar.
Zenginler baş tacı yapılınca doğruluk ve doğru insanlar her alanda gözden düşer. Şerefli ve eğitimli olmak parayla ölçüldüğü zaman oligarşide başa geçeceklerin tanımını ortaya koyan yasalar çıkartırlar. Bu tanım tamamen maddiyat ile ilgilidir.
Platon, oligarşik sistemde yönetici seçme durumunu çok anlaşılır olan bir gemi metaforu ile açıklar. Bir gemi yolculuğuna çıktığınızda gemi kaptanının gemide bulunan en zengin kişi mi olmasını istersiniz yoksa gemi kaptanlığını bilmesine rağmen fakir olan kişi mi?
Bu düzen devleti fiilen olmasa da ruhen ikiye böler zenginler ve fakirler. Bu durum bu düzenini sonunu hazırlayan en büyük etkendir.
Bu düzende yöneticiler savaşa girmek istemezler, çünkü savaşa girmek için halkı (fakirlerin) silahlandırmak gerekir. Yöneticiler bu silahların kendilerine yöneleceğinden korkarlar. Sistem fakirlerin üstüne gitmeye devam eder.
Fakirleşen insanlar bu fakirlikten kurtulmak için ellerinde bulunan malları bunları alabilecek zenginlere satarlar. O devlet üzerinde varlıkları kalmayan fakirler devlete aidiyet duygularını kaybederler.
Devlet tarafından dolaylı olarak bile olsa dışlanan bu genç güruh eğitim almak yerine kendilerini zengin olarak gurubun içine katmaya çalışırlar.
“Böylece toplumda bir sürü işsiz türemeye başlar. İçlerinde zehir taşıyan bu başıboş insanların kimi borca boğulmuştur, kimi yüzkarasına, kimi de her ikisine.
Mallarını ellerinden alanlara ve bütün yurttaşlara kin besler, gizli gizli toplanıp onlara kötülük etme yollarını ararlar. Bütün düşünceleri devleti yıkmak, düzeni değiştirmek olur.”
Demokrasinin Kuruluşu
Toplumda fakir olarak kalmış kısım bu devletin yönetim şeklinin bir şekilde zayıf düşmesini bekler.
Bu sebep savaş, salgın hastalık gibi sebeplerden zayıf düşebilir. Bu zayıf düşme sonucunda halkın bir kısmı yabancı oligarşiden bir kısmı da demokrasiden medet umar. İşte bu kargaşada fakirler, zenginlere üstün geldi mi demokrasi kurulur.
“Bu düzen görünüşte düzenlerin en güzelidir. Türlü renklere boyanmış bir kaftan gibi, değişik insanları bir araya toplayan bu devlet de göze hoş gelebilir. Alaca bulaca şeylerden hoşlanan çocuklarla, kadınlar gibi birçok kimseler de en güzel devlet bu diyebilirler.”
Demokrasiyi anlatmaya başlamadan önce günümüz demokrasi anlayışı ile Platon’un demokrasi anlayışının farklı olduğunu hatırlatmak yerinde olur bunu dikkate alarak değerlendirmek gerekir.
Demokraside yönetim başına geçmek herkes için mümkündür. Hatta hüküm sürmeyi hak eden her yönden donanımlı insanlar isterlerse yönetimde yer almazlar.
Bu düzende yönetimi ele almak için gerek şart eğitimden çok kendinize halkın dostu dedirtmek, kendinizi halka yakın ve onların tarafında göstermektir.
Platon’a göre demokrasi siteminin de menfi yönleri bulunur. Bu yönetim şeklinin kendisini içten çökertmesine sebep olan en menfi yönü; aşırı özgürlükçü olmasıdır.
Çünkü henüz olgunlaşmamış bir genci doğru yönlendirme yapacak bir bilince sahip olan kimse olmaz etrafında.
Genç bir kişinin de kendi öz iradesiyle aydınlanması ve eğitim için doğru yolu bulması neredeyse imkansızdır. Bu durumda yön bulamayan genç kendisi için en kolay olan yolu seçer bu da eğlence ve başıboşluktur. Bu yönetim sistemi içinde yaşayan herkese hoş gelebilir fakat bu hoşluk devletin içten çürümesinin esas sebebidir.
Platon’a göre demokrasiyi yıkan şey başlı başına en değer verdiği şeydir. Özgürlük…
Halk sınırsız özgürlük talebinde bulunur. Halkı yönetenler ise halka her özgürlüğü vermenin yolunu bulamazlar. Halk bu durumda istediğini alamadığı zaman yönetenleri suçlamaya girişir. Onları oligark olmakla, hain olmakla suçlamaya başlar.
Yönetenlerin sözlerini dinlemekte kararlı olanlar ise halkın geri kalını tarafından aşağılanır. Köle ruhlu insanlar olarak görülürler.
Platon göre Demokratik yönetimde üç sınıf mevcuttur. Oligarşi benzeri yönetim sınıfı, zengin olan ama yönetime karışmayan sınıf bir de her kesimden çalışan yönetime alınmamış halk sınıfı.
Devam etmeden önce Platon döneminde görülen demokraside halk arasından seçilen belirli bir sayıda grup yönetimi elinde tutuyordu ve bu insanlar tamamen rastgele seçiliyordu.
Bu demokraside eğer güçlerini birleştirebilirlerse en güçlü sınıf halk sınıfıdır.
Ama güçlerini birleştirmeleri mümkün değildir. Çünkü halkın içinden bir kısım yönetimden ya da zenginlerden bir şekilde pay almaktadır.
Bir zaman sonra sistem öyle bir kilitlenir ki baskıya dayanamayan yöneticiler zenginlerden haksın yere alıp halkın geri kalanına dağıtmaya başlar. Zenginler bu andan sonra oligarşik bir yönetimden yana kayarlar.
Zenginlerin bu hamlesinden sonra halk ile zenginler arasında oluşan anlaşmazlık halkın kendi içinden bir lider seçmesiyle sonuçlanır.
Zorba Yönetim (Diktatör)
Zorbalık dönemini Platon’dan daha sık ayrıntı alarak anlatacağız çünkü yeterince açık bir şekilde dönem anlatılmış durumdadır.
“Halkın başına geçen adam, çokluğun kendine kul köle olduğunu görünce yurttaşların kanına girmeden edemez.
Onun gibilerin hoşlandığı lekeleme yolunu tutar, onu bunu suçlandırıp mahkemelere sürükler, vicdanını kirletip canlarına kıyar, ağzını dilini hısım akrabasının kanıyla boyar; kimini sürer, kimini öldürtür; bu arada halka borçların bağışlanacağı, toprakların yeniden dağıtılacağı umudunu verir.
Böyle bir adamın kaderi bellidir artık. Ya düşmanlarının elinde ölecek ya da zorba bir kurt olacaktır.”
Bu duruma gelince başa geçen kişinin düşmanları onu devirmek için uğraşır.
“İş buna varınca, zorba bilinen çareye başvurur: Canını koruyacak bekçiler ister halktan. Halkın koruyucusu yaşamalı ki, halka hizmet edebilirsin, değil mi ya ?”
“İlk günler zorba dört bir yana selamlar gülümsemeler dağıtır, zorbanın tam tersi gibi gösterir kendini, yakınlarına ve halka bol bol umutlar verir, borçluları avutur, herkese hele kendi adamlarına topraklar dağıtır, dünyanın en cömert, en tatlı adamı gibigörünür.”
“İlkin dış düşmanlarıyla uğraşır, kimiyle anlaşır kimini yener, ama onlardan korkusu kalmayınca yeni savaşlar çıkarır ortaya, halkı hep buyruğu altında tutmak için.”
“Hem de vergilerle fakirleşen yurttaşlar işten başkaldırmasın, kendine karşı ayaklanmasınlar diye.”
“Zorbanın yükselmesine yardım etmiş hatırı sayılır kimseler arasından sözlerini esirgemeyenler çıkar, en yiğitleri kendi aralarında, hatta zorbanın yüzüne karşı durumun kötülüğünü söylerler.”
“Başta kalmak isterse zorbanın bütün bu adamları temizlemesi gerekir.”
Zorba halkının kızdığı işlere şüphesiz bulaşacaktır. Halkını kızdırdığı oranda ise kendi etrafını güvene almak isteyecektir. Bu güvenliği sağlayacak olanlar ise zenginliğinden pay verdiği eski horlanmışlar olacaktır.
Yerini sağlamlaştırmak kendini korumak için şairlerden, sanatçılardan yardım isteyecek onları halkı aldatma aracı olarak kullanacaktır.
Çevresi genişledikçe besleyeceği insan sayısı arttığı için halka daha fazla vergi ve devletin birikimlerini kullanmaya başlayacaktır.
“İşte o zaman halk okşaya okşaya büyüttüğü bu evladın ne büyük bir baş belası olduğunu anlar. Kovmak istediği kimselerin kendinden kuvvetli olduğunu görür.”
Kaynaklar:
- Çeviriler Türkiye İş Bankası Yayınları : Devlet – Platon (Çev: S. Eyüboğlu – M. Ali Cimcoz) çevirisinden alınmıştır.
- https://tr.depositphotos.com/vector-images/platon.html
- http://www.dusunuyorumdergisi.com/platonun-diyaloglarinin-dusunce-sureclerini-izleme-denemesi/