birsanatbirkitap Kitaplığı (Ağustos 2018)
Kitap okumayı seven herkes bilir; kitap seçmek, ömrümüzün en değerli sermayesi olan zamanı doğru kitaba yatırmak, zor bir iştir.
Kitap seçimi konusunda yaşanan ufak çaplı krizi kısa yoldan atlatmak isteyenler için kitap tavsiye listeleri çölde bulunan su gibidir.İşte bu derde bir nebze olsun derman olmak için hazırlanan birsanatbirkitap Kitaplığı ‘nı umarım beğenirsiniz ve okuduğunuz kitaplar size yeni ufuklar açar.
Bundan böyle her ay düzenli olarak birsanatbirkitap Kitaplığı ‘nda yayımlayacağımız kitap tavsiye listelerinin ilki olan bu liste altı kitaptan oluşmaktadır.
birsanatbirkitap Kitaplığı
Dönüş
Alberto MANGUEL
Hayatını Roma ’da sürdüren, sürdürmekten mutlu olan bir adam, yıllar önce terk etmek zorunda kaldığı ülkesine, kendisi için artık yaşamayan bir yere ait o kente geri dönüyor.
Uçaktan iner inmez şehrin geri kalmışlığını ele veren çirkinlikler bir süre sonra yerini tarifsiz bir eğretiliğe, hayal ile gerçek arasındaki çizgiyi bulandıran tuhaf tersliklere bırakıyor. Ve ortaya geçmişin kayıplarıyla malûl bir kent manzarası çıkıyor.
Moğolistan Seyahatnamesi 13. Yüzyılda Avrupa’dan Asya’ya Yolculuk (1245-1247)
Plano CARPİNİ
Tarihin en kudretli ordusuna sahip Moğollar, yalnız Doğu dünyasını değil Batı dünyasını da her adımlarıyla sarsmışlardır. Özellikle Moğol ordularının Macaristan ’ı geçip, Adriyatik kıyılarına kadar dayanması, başta Papa olmak üzere Batı dünyası bu sel gibi büyüyen istila karşısında dehşete düşmüştür.
Papa Innocentius (1243-1254) derhal Moğollara elçiler yollayıp bu elçilerin barış teşebbüsünde bulunmalarını emretmiştir.
13. yüzyılın ünlü seyyahı Plano Carpini büyük bir cesaret örneği gösterip Moğol imparatorluk sarayındaki hükümdarın ayağına kadar gitmiş, Moğol topraklarında aylarca kalmış, onları etraflıca tanımış ve tekrar Papa ’nın huzuruna sağ olarak dönebilmiş bir keşiştir.
Carpini, elçilik görevi sonrasında yazdığı seyahatnameyle sadece Moğol topraklarında gördüklerini anlatmamıştır. Moğolların örf ve âdetlerini, yaşantılarını, inançlarını, ibadetlerini, geleneklerini, tarihlerini, savaş usullerini ve diğer uluslarla olan ilişkilerini kayda geçirmiştir.
Moğol tehlikesine karşı Batılıların nasıl tedbirler alması gerektiği konusundaki somut önerileriyle de seyahatnamesini bir aşama öteye götürmüştür.
Prof. Dr. Ergin Ayan ’ın tercümesi ve notlarıyla yayıma hazırlanan bu çalışmada, coğrafyasıyla ve iklimiyle Moğol yurdu, kılık kıyafetlerinden mülkiyet düşüncelerine Moğol halkı, Ritus adı verilen Moğol dinî törenleri, yasalarından yiyeceklerine Moğol yaşayışı, kuruluşundan hükümdarlarına, harp sanatlarından ordularına Moğol İmparatorluğu, zapt ettikleri ülkelerden püskürtülüşlerine dek tarihi delip geçen “Dünyanın Moğol Çağı” ortaya konuyor.
Moğolistan Seyahatnamesi: 13. Yüzyılda Avrupa’dan Orta Asya’ya Yolculuk (1245-1247) adlı eser, dünya tarihi boyunca insanlığın ortak hafızasından ve bilinçaltından hiç çıkmayacak Moğolların en önemli zamanlarına dair birinci elden yazılmış bir kaynak özelliği taşımaktadır.
Son İstasyon Tolstoy’un Son Yılı
Jay PARİNİ
Anna Karenina, Savaş ve Barış gibi görkemli başyapıtların yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy, hayatının son günlerini huzur içinde geçirmek amacıyla 1910 yılının soğuk bir sonbahar günü, meçhul bir yöne doğru trenle yola çıkar.
Evinden, kırk sekiz yıllık karısından, on üç çocuğundan ve gazetecilerden kaçarken yanına sadece en sevdiklerini almıştır. Bu zorlu ve sıkıntılı yolculuk Astapovo İstasyonu ’nda son bulur.
Son İstasyon, Tolstoy ’un karısı Sofya Andreyevna ’nın, doktorunun, çocuklarının, can yoldaşı Çertkov ’un ve sekreteri Bulgakov ’un günlüklerinden ve mektuplarından yararlanılarak, tarihi gerçeklere dayandırılarak yazıldı.
Kendisini hüzünlü bir son bekleyen ünlü yazarın hayatının son yılına, başarılı bir kurguyla, bu kişilerin gözünden bakan roman, Tolstoy ’un dünya görüşünün, ideallerinin, aşklarının ve hayal kırıklıklarının derinine iniyor. Yalnız ‘yazar Tolstoy ’u değil, ‘insan Tolstoy ’u da acıklı ama gerçekçi biçimde tanıtıyor.
Son İstasyon, başrollerini Christopher Plummer ile Helen Mirren ’ın paylaştıkları iddialı bir prodüksiyonla beyaz perdeye de aktarıldı.
“İncelikli bir başyapıt.”
Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi
Ali Osman GÜNDOĞAN
Albert Camus, ülkemizde daha çok roman ve tiyatro eserleriyle, kısacası edebiyatçı kişiliğiyle tanınmış çağdaş bir Fransız sanatçı-filozoftur.
Oysa Camus ’yü sadece bir edebiyatçı olarak düşünmek ve edebiyatçı kişiliğiyle ona yaklaşmak bir eksikliktir; çünkü yazılarında bir yaşama felsefesi ortaya koyması, onun edebî kişiliği yanında filozof tavrının da olduğunu göstermektedir.
Camus ’yü tanımak, onu her iki cephesiyle tanımak demektir. Oysa bugüne kadar, özellikle daha çok Fransız edebiyatı ile uğraşanların dikkatini çeken Camus ’nün eserleri, onun düşünür cephesini dikkate alan akademik bir düzeyde değerlendirilmemiştir.
Camus, yaşadığı çağın önemli olayları karşısında, bir hayat tecrübesinden çıkarılmış düşüncelerini, kendisi bir varoluşçu filozof olduğunu reddettiği hâlde, varoluşçu bir çizgide ortaya koymaya çalışmıştır.
Camus ’nün, eserlerinde ortaya koyduğu felsefî düşüncelerini iki temel kavrama oturtmuş olduğunu görmekteyiz: “Absürd” ve “başkaldırma.” Dolayısıyla çalışmanın ilk bölümü absürdün incelenmesine ayrılıyor.
İnsan bilinci ile dünya arasında bir kopuş olarak ortaya çıkan absürd karşısında insanın takınacağı tavırların neler olduğu ve bu tavırlardan hareketle başkaldırmanın doğuşu ortaya koyuluyor.
Absürd karşısında tek çıkış yolunun başkaldırma olduğu belirtiliyor. Çalışmanın ikinci bölümündeyse başkaldırma felsefesi bütün boyutlarıyla incelenmeye çalışılıyor.
Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi, Camus ’nün bütün eserleri dikkate alınarak, bu eserlerinde düşüncelerini nasıl ortaya koyduğuna odaklanmakta, çağının düşünce ve olayları karşısında onun nasıl bir tavır takınmaya çalıştığı ve bu tavrının filozofça bir tavır olup olmadığı tartışılmaktadır.
Zamanımızın Bir Kahramanı
Mihail Yuryeviç Lermontov
“Hızlı akan ve güçlü kurgusuyla okuru kendine bağlamayı başaran bir başyapıt.” -Vladimir Nabokov
Rus edebiyatının hem ilk psikolojik hem de ilk büyük romanı olan Zamanımızın Bir Kahramanı çağımızın başyapıtlarından. Yirmi yedi yaşında, bir düelloda yaşamını yitiren ve çağının önde gelen şairlerinden olan Lermontov’un Dostoyevski ve Tolstoy gibi ustaları da etkileyen eseri yalnızca Rusya ’nın en büyük antikahramanlarından biri değil ayrıca edebiyat tarihinin de en önemli Byronik kahramanlarından biri olan subay Peçorin ’in maceralarını anlatıyor.
“Zamanımızın Bir Kahramanı”, merhametli beylerim benim, kesinlikle bir portredir, ancak tek bir insanın portresi değil: Bu, bizim, gelişiminin zirvesindeki bütün kuşağımızın kusurlarından imal edilmiş bir portredir.
Şimdi bana tekrar, bir insanın böyle fena olamayacağını söyleyeceksiniz; ben de size diyeceğim ki, bütün trajik ve romantik canilerin var olabileceğine inanıyorsunuz da, Peçorin ’in gerçek olduğuna mı inanmıyorsunuz?
Çok daha korkunç ve çirkin birilerinin zihninden çıkmış olanlara hayrandınız da, kendisi de birinin zihninden çıkmış bu karakter niye merhametinizi kazanmıyor? Onda sizin arzu ettiğinizden daha çok hakikat olduğundan mı yoksa?
Serseri Standartları Sempozyumu
Vecdi ÇIRACIOĞLU
Dostlar…
Çalışma ahlâkına karşı öncü isyan hareketinin temellerini oluşturan bu sempozyumda, insanın materyalizmden arındırılmasıyla ucuz yemek yemenin yolları gibi konuları gündeme getirerek ele alınmasını sağlamaya çalışacağım. Yaşasın Tüm Ülkelerin Serserileri… Yaşasın Yolların Filozofları… “Tüm Ülkelerin Serserileri Birleşiniz…”
Vecdi Çıracıoğlu tek katmanlı bir edebiyatla mücadeleye girişiyor; yeni katlar çıkıyor, sonra birden yeraltına dalıyor ve karınca yuvası gibi bir roman yaratıyor.
Islak kibritle ateş yakabilenlerin, mantarlı şişeyi aletsiz açabilenlerin ve yokuş yukarı zikzak çıkabilenlerin toplanacağı bir sempozyum ancak böyle bir romanda gerçekleştirilebilirdi. Serseri Standartları Sempozyumu yerleşik ütopya anlayışını altüst eden, Bilge Serserilerin kendi “yokülke”lerini yarattığı bir “tuhaf roman”.
NOT: Kitap tanıtım yazıları kitapların tanıtım bültenlerinden alınmıştır.
İşten, okuldan arta kalan kıt zamanınızda, sosyal medyada gezinen gerekli, gereksiz bu kadar popüler kültür malzemesi arasında sanat, felsefe ve edebiyata zaman ayırıp bu yazıyı okuduğunuz için sizi ayakta alkışlıyor ve teşekkür ediyorum.
Hürmetler. Esenlikler dilerim.