Pythagoras (Pisagor): Felsefede Yeni Bir Anlayış
Evet evet! Şu meşhur -üçgenin kenarları ile ilgili- teoremi olan kişi. Ama korkmayın sayın sözelciler, size geometriden bahsetmeyeceğiz. Bu içeriğimizde, felsefeye yeni bir anlayış getiren Pythagoras yani Pisagor diğer bir deyişle Fisagor ‘un kendisini bulacaksınız.
Pythagoras yani Pisagor ya da Fisagor
Pisogor‘un görüşleri olarak bilinen öğretilerin ne kadarının Pisagor’a, ne kadarının takipçilerine ait olduğu çok net değildir.
M.Ö 590-570 yılları arasında Samas (Sisam) adasında doğmuştur. Samas adası tiranı Polykrates ile anlaşmazlığa düşünce Güney İtalya’ya göç etmiştir. Pisagor ve taraftarlarının tanrısı Apollon‘dur. Pisagor’un kurduğu tarikata katılanlar yeni bir hayat tarzı benimserlerdi. Bu topluluğun aynı zamanda siyasi emelleri de vardır.
Halk arasında yaşantıları ve fikirleri bir tarikat gibi görülen Pisagor ve öğrencileri ister istemez siyasi işler üzerinde de etki sahibi oldular. Bu durum doğal olarak diğer siyasi odakları rahatsız etti ve bu rahatsızlık halkın galeyana getirilmesi ve Pisagor ve yandaşlarının kalabalık bir halk kitlesi tarafından saldırıya maruz kalmasıyla sonuçlandı.
Bazı kaynaklar Pisagor’un bu sırada öldürüldüğünü, bazıları ise Metapontion’a kaçarak bir süre daha yaşadığını bildirmektedir. Böylece Pisagor ve öğrencilerinin Kroton üzerindeki siyasi etkileri sona ermiş, ancak felsefî ve bilimsel etkileri tüm ilkçağ boyunca devam etmiştir.
Kendisinden sonra gelen bütün filozofları az çok etkilemiştir. Fakat Platon üzerinde bırakmış olduğu etki herkes tarafından malumdur.
Pisagor’un ve özellikle onun takipçilerinin ortaya koyduğu düşünceleri aslında felsefenin mahiyetini değiştirmeye yönelik bir girişim olarak değerlendirmek mümkündür.
Pisagor ve onun takipçileri -belki onlara ‘mürid’ demek de mümkündür-, felsefeyi evrenin mahiyeti, ana madde gibi kavramlardan çıkararak bir yaşama biçimine dönüştürmüş, bir dünya görüşüne çevirmişlerdir. Bunun yanında bazı bilimsel-felsefi görüşlere de sahiptirler.
Pisagorculuğun tarihi ikiye ayrılır;
Eski Pisagorculuk: M.Ö 530 yani Pisagor tarafından ilk cemaatin oluşturulmasından Platon’un ölümüne (M.Ö 350) kadar olan dönem.
Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı yüzyıllarda Pisagorculuğu yeniden canlandırma çabaları (Yeni Pisagorculuk) olmuşsa da, bu etkinliklerde Pisagor’un felsefi ve bilimsel yanından daha fazla efsanesi ve mistik dünya görüşü öne çıkarılmıştır.
Yeni Pisagorculuk: M.Ö 1. yüzyıl ile başlayan ve varlığını 4. yüzyıla kadar sürdüren dönemdir.
Önemli Not: Yunan dünyasına aritmetiği getiren ilk kişi, sayıların babası olarak da bilinen Pisagordur.
Pisagorcuların Felsefi Görüşleri
Ruh doğası bakımından bedenden farklıdır ve ölümsüzdür.
Pisagorculara mal edilen en önemli öğreti ‘ruh göçü’ öğretisidir. Bu görüş insanın ruhunun bu dünyada gerek başka insanın, gerekse hayvanın bedenine geçtiği ve bedenden bedene dolaştığı veya Platon ‘un deyimiyle ‘birçok beden eskittiği’ ileri sürmektedir.
Pisagorculuk, bütün Batı-Doğu felsefelerinde ruh-beden ikiciliğinin kabul eden uzun ömürlü geleneğin başlangıcını oluşturmaktadır. Fakat bu görüşün, Pisagor’un özgün görüşü olmadığı aşikardır.
Heredot‘un Pisagor’un bu görüşleri Mısırlılardan aldığına dair zayıf bir teorisi vardır.
Pisagor ‘un, kendi etrafında toplanmış kişilere koyduğu bazı ilginç kuralları vardır. Bazıları mantıkla karşılanabilecek durumdayken, bazıları gerçekten mantık dışı görünmektedir. Bir hatırlatma yapmamız gerekirse; bizim gibi modern yani modernizm içine doğmuş ve yetişmiş insanlar için bu kuralların saçma olarak görülmesi gayet doğaldır.
İşte bir kaç ilginç yasak:
- Bakla yemek,
- Beyaz horoza dokunmak,
- Yere düşen bir şeyi kaldırmamak,
- Et yemek,
- Dörtlük esasına dayanan bir ölçüye göre yapılmış cisimlerin üzerine oturmamak,
- Bir kap ateşten kaldırılınca izini külde bırakmama, külleri karıştırmak,
- Yataktan kalkınca çarşafı, örtüleri dürmek, beden izini ortadan kaldırmak.
Pisagorcuların ruh göçü anlayışını, felsefi düzeye yükselten ilk kişi olduğunu kabul etmek gerekir.
Ruhun bedenden ya da maddeden ayrı bir şey olduğunu; ölümlü olan bedenden farkı ölümsüz olduğunu söylemişlerdir. İnsanın özünü teşkil eden şeyin ruh olduğunu ve nihayet insanın mutluluğunun esas olarak ruhta aranması gerektiği çığır açan felsefi bir görüştür.
Ona göre ruh, bu dünyada işlemiş olduğu kötülüklerin veya yapmış olduğu iyiliklerin sonucu olarak insanın ölümünden sonra başka bir beden için derecelendirmeye tabi olur.
Ancak insan çok erdemli bir hayat sürerse ruh doğuşlar çarkından kurtularak saf hale gelir yani tanrısal alana döner.
Evrenin İlkesi (Arkhesi) Sayıdır
Geometri ve artimetikteki başarı onları arkheyi sayı olarak belirlemeye yöneltmiştir.
Pisagor’un akustiğin yaratıcısı olduğu söylenmektedir.
Tek telli bir çalgı üzerinde telin 1/2, 2/3 ve 3/4 gibi aralıklarla aritmetiksel olarak anlamlandırılmıştır. Bu keşiften çok etkilenen Pythagoras (Pisagor), evrenin ilkesi olarak sayıyı belirlemiştir. Tek sebep bu değil tabii ama önemli bir rol oynadığı da kesindir.
Sayıların ne anlamda varlıkların ilkesi oldukları konusunda iki farklı görüş vardır.
Sayıların ilkelerinin, her şeyin ilkeleri olduğunu, bütün dünyanın sayı ve uyumdan ibaret olduğunu ileri sürmektedir.
Sayılar, şeylerin taklit ettikleri örnekler (paradigmalar) olarak alınmakta, bu örneklerinde ayrı olmadıkları düşünülmektedir.
Sayılardan kasıt bugünkü soyut kavramları simgeleyen semboller değil noktalardan oluşan geometrik şekillerdir.
Üçgen Sayılar: 1,3,6,10,15,21
Kare Sayılar: 1,4,9,16,28
Dikdörtgen Sayılar: 1,6,12,20
Bazı kavramları sayılarla simgelemişlerdir. Örneğin Adalet herkese eşit davranmak zorunda olduğu için bütün kenarları aynı olan kare ile simgelenmiştir.
Sayının ilkeleri ise Sınır ve Sınırsız olandır.
Uyum, zıtlardan ve zıtlıklardan meydana gelir.
Uyumun kendisiyle uyumu meydana getiren unsurlar arasında bir ayrım yapmak gerekir. Uyumu meydana getiren zıtlıklardır.
Astronomi ve Kozmogoni Anlayışı
On sayısı mükemmel kabul edildiği için gökte hareket eden cisim sayısının da on olduğunu söylerler fakat görülen sadece dokuz adet hareketli cisim vardır. O yüzden Karşı Yer diye bir kavram uydurmuşlardı.
Milet (Miletos) astronomisine göre bir bakıma ilerleme teşkil eder. Çünkü yerin kendisi ilk kez bir gezegen olarak kabul edilmiştir.
Mevsimlerin de yerin kendi hareketi sonucu oluştuğu kanısına varılmıştır.
Pisagor, Yer‘in sonsuz havanın içinde dalmış olduğu, bu sonsuzdan bir çeşit solumayla onun en yakın kısımlarını içine aldığı, onlar içine girince de şeylerin birbirinden ayrıldığını söylemektedir.