Çağdaş Sanat Bir Kandırmaca Mı?
2019 yılının son günlerinin içerisindeyiz. Bu yıl içerisinde ortaya çıkan en tartışmalı sanat eseri üzerinden genel bir çağdaş sanat eleştirisi yazısı yazmak istedik. Sanat nedir? Çağdaş sanat bir aldatmaca mı? Çağdaş sanat örnekleri bize ne anlatıyor? Tüm bu soruların cevaplarını hep birlikte ararken aynı zamanda çağdaş sanat eserlerini de eleştirmekten geri durmayacağız.
“Yüzünüzü görmek için aynaya bakarsınız, ruhunuzu görmek için sanat yapıtlarına bakarsınız.”
George Bernard Shaw
Çağdaş Sanat Bir Kandırmaca Mı?
2019 yılı içerisinde tüm kesimler tarafından çok tartışılan ve bu bağlamda çağdaş sanat eleştirisi yapacağımız eser Maurizio Cattelan’ın aşağıda fotoğrafını gördüğünüz eseri.
Miami’de bir manavdan alınmış bir muzun duvara bantlanmasıyla oluşan bir görsel.
İlk ikisi hemen satıldı ve üçüncüsü 120.000 dolardan alıcı buldu.
Bu eseri alan kişiye bir de kullanma talimatı verildi. Kullanma talimatlarından bir madde de şöyle yazıyor:
Zamanla çürüyen muzun değiştirilmesi eserin ‘orjinalliğine’ herhangi bir zarar vermez.
Bu konuya en temel soruyla başlamamız gerekiyor.
Sanat Nedir?
TDK sözlüğüne göre sanatın tanımı; bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.
Jung sanatın bizi barbarlıktan kurtaracak bir şey olduğunu söyler.
Sanat için herkese uygun, herkes tarafından kabul edilmiş bir tanım yoktur. Bu oldukça olağan bir durumdur çünkü. Sanat, Sanat Felsefesi üzerinden tanımlanmak durumundadır.
Peki duvara bir koli bandıyla bantlanmış olan bu muz bir sanat eseri midir?
Bu soruya cevap vermeden önce sanat üzerine daha ayrıntılı bir açıklama yapmak durumundayız.
Bir sanat yapıtını değerlendirmek için bir üçgeni bilmemiz gerekir. Üçgenin bir köşesinde sanatçı, bir köşesinde eser, son köşesinde ise izleyici durur.
Eserin aslında hangi amaçla yapıldığı, sizin yorumunuzdan üstün değildir.
Sanat eseri ilke olarak sonsuz biçimde yorumlanabilir. Fakat Umberto Eco’nun da söylediği gibi; “Bir sanat eserinin sonsuz biçimde yorumlanıyor olması her yorumun doğru olduğu anlamına gelmez.”
Sanat eserinin değerlendirirken;
- Kullanılan malzeme
- Biçim
- Konu, içerik
- Sanatçının hayatı
- Sergilendiği mekan
- Üretildiği zaman;
dikkate alınmalıdır.
“Her sahici sanat yapıtı sanatçısıyla izleyicileri arasında bir tartışma başlatmalıdır.”
Rebecca West
Sanatın ne olduğunu anlayabilmek için ortaya belirli kriterler koymak gerekirse eğer;
Sanat var olmak için herhangi bir bağlama ihtiyaç duymayan bir yaratım sürecidir. Sanat sanatçının kendisinden bile kalıcı olmalıdır. Sanat herkesin anlaması için açıklamaya ihtiyaç duymayandır.
Sanat eseri açıklanmaya ihtiyaç duyuyorsa, yani ‘sanat eseri’ denen objenin yanında ne anlamanız gerektiğini söyleyen bir yazı varsa büyük ihtimalle bir sanat eserine bakmıyorsunuzdur.
Peki o zaman bu obje neden sergileniyor?
Cevap: PARA
Bu nesne büyük ihtimalle, akademinin, müzelerin, müzayede evlerinin yani sanat piyasasının size sanat diye dayatmak istediği bir nesnedir. Bu piyasayla sağlam bağlantıların olan birinin ortaya koyduğu bir eserdir.
Bu obje piyasada hareketlilik yaratacaksa size sanat diye dayatılır ve fiyatı belirlemenin belirlenmiş hiçbir kıstası yoktur.
Bir objenin sanat eseri olup olmadığını kim belirler?
İktidar…
İktidar derken siyasi bir iktidardan bahsetmiyoruz elbette.
Sanat camiasını elinde tutan, bu piyasada isim yapmış bağlantıları güçlü olan kişi veya kurumlar. Bu bir barajdır ve eserlerinizin sanat eseri kapsamına alınması için bu barajı geçmeniz yani bu kişi veya kurumlarla iyi geçinmeniz gerekir.
Çağdaş sanatçılar için sıklıkla ‘Dahi’ kelimesinin telaffuz edildiğini duymuşsunuzdur. Bu sıfatın yakıştırıldığı çoğu kişi (çok büyük bir kısmı) gerçek dahi değildir tabi ki.
Günümüz dünyasında pek çok kavramın zafiyete uğratılması gibi bu kelimenin de içi boşaltılmıştır. Her sanatçı şüphesiz kendi zamanının çocuğudur. Bu kadar hızlanmış bir dünyada kimsenin uzun uzun yaratma sürecine vakti yoktur. Bu koşul hem izleyici hem sanatçı için geçerlidir.
Özetle dahi kelimesi artık bir pazarlama aracı haline gelmiştir.
Bu otorite ya da iktidar, adına ne derseniz deyin o kadar ileri gitti ki; günümüzde bazı sanatçılar kendi eserlerine ellerini dahi dokunmadan fabrikada eserlerini ürettiriyorlar. Yani el değmemiş bir sanat üretimi.
Günümüzde sanatın değeri iki ana kol üzerinden yürütülüyor;
birincisi galerinin esere biçtiği fiyat,
ikincisi onun hakkında söylenenler.
Yaptığınız eser ünlü biri tarafından övüldüğünde değeri yükselir ve kabul görür.
Diyelim ki bir çağdaş sanat eseri satın aldınız. Büyük ihtimalle onu evinize götürmenize izin vermezler. Bunun yerine size bir sertifika verirler o eserin sahibi olduğunuza dair, hepsi bu kadar. Ama endişelenmeyin içiniz rahatlayacaksa o sertifikada eser sahibinin onayı da bulunur.
10 Dakikada Sanat
Çağdaş sanatta birçok eser 10 dakikada yapılmış olduğunu düşünüyorsunuz değil mi?
Hakkınız var! Aslında öyle.
Peki neden bunu yapıyorlar, gerçek yeteneklerini göstermeye çalışmak yerine yaratım sürecini atlayıp doğrudan ürüne ulaşmak amacındalar. Çünkü ülkemizde olmasa bile dünyada sanatçı olmak itibarlı bir şey.
Bu on dakika içinde yapılan eserleri çok yüksek fiyatlara satıyorlar. Fiyat için bir kıstas yok bazı eserlerin fiyatı onu sergilemek istediğiniz mekana göre bile değişebiliyor. Türkçede kullanılan hoş bir cümle var bu durumlar için ‘tutturabildiğine satma’.
Bu yüksek fiyatlardan gitmesinin bir sebebi daha var tabi ki. O da ‘kara para aklama’.
Size verilmiş bir sertifikanın el değiştireceği fiyatı yalnız siz belirlersiniz. Sanırım anlaşılmıştır sanat piyasası dendiği zaman neyi kast ettiğim.
Yani özetle sanatın içinden o romantizm çoktan çıkarılmış, diğer pek çok şey gibi o da çağın var olan değersiz değerlerine uydurulmuş durumdadır.
Van Gogh gibi, Rembrandt gibi sancılı yaratma süreci çekip sefalet içinde ölen ressamları unutun.
Sizin İçin Önerilen: Van Gogh’un Kafe Terasta Gece Eseri Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Çağdaş sanat diye sunulan eserlerden hiçbir şey anlamıyorsunuz ve bunu söylemeye çekiniyorsunuz haklısınız. Bu eserlerin derin bir anlamı olduğuna sizi inandırmak istiyorlar. Çünkü sanat piyasası üstündeki egemen güç, elinde tutuğu gücü kaybetmek istemiyor.
Bir otoritenin en sevmediği hareket tarzı ‘eleştirilmektir’.
Bu objeleri eleştirdiğiniz zaman size yeterince sanat bilginiz olmadığını ya da dolaylı yoldan bir aptal olduğunuzu ima ediyorlar. Bu konuma düşmemek için eleştirinizi ya da onun bir sanat eseri olmadığını söyleyemiyorsunuz!
Anlamıyorsanız belki de gerçekten anlayacak bir şey olmadığındandır.
Çağdaş sanat eserlerinden hangisinin değerli olduğunu şüphesiz zaman belirleyecek gerçek olmayanlar silinip gidecek. Sanatsal değer taşıyanlar öne çıkıp değerlerini koruyacaklar.
Bu durum sadece sanata zarar vermiyor şüphesiz. İnsan aklına da zarar veriyor. Peki neden bu otorite bununla uğraşsın, insan aklına ve yaratım sürecine zarar versin ki?
Benzer otoriteler, insan sağlığını, çevreyi, ekolojiyi, para uğruna mahvetmediler mi?
Para uğruna, mahvetmek için insan aklını neden bunun dışında tutsunlar.
Rönesans’ta ve Barok dönemde insanlar kendi malzemelerini kendileri üretirlerdi. Boyaları da buna dahil. Süregelen dönemlerde kompozisyon için, ışık gölge için, çaba harcar taslaklar çizer tekrar tekrar eserlerini kendilerince mükemmel olana kadar çalışmaya devam ederlerdi.
Bu devasa çabayla kirli kıyafetini askıya astığında, ya da neon ışıkları nalburdan alıp ona bir şekil verdiğinde sanat yaptığını söyleyenleri aynı kefeye koyup her birine sanatçı demek büyük haksızlık olur.
Peki Her Çağdaş Sanat Eseri Çöp Müdür?
Çağdaş sanatı kıyasıya eleştirdikten sonra, sapla samanı karıştırmamak adına değerli olan çağdaş sanatı nasıl ayırt edebiliriz kıstasına değinmek isterim.
Çağdaş sanat kavramına dayanarak eser ortaya koyanların geçmişlerindeki eserlere bakmak onların gerçekten sanatçımı yoksa sanatın temel değerlerinden haberi olmayan piyasa adamları mı olduğunu anlamamıza yardımcı olur.
Bir eserde heykel, ya da resim olsun fark etmez belirli bir form olmak zorunda değildir şüphesiz.
Örneğin Picasso ‘nun en bilinen eserleri biçimsiz suratlar, garip portrelerdir. Picasso ‘yu değersiz yapar mı bu örnekler? Asla yapmaz.
O dönemindeki akımların hakkını vermiş bir ressamdır. İlk dönem eserlerinde bunu görmek mümkündür. Yaratım sürecinde artık var olan diller ona yetmediği için kendine yeni bir dil oluşturmuştur. İşte çağdaş sanattaki değer kıstası budur.
Verdiğimiz ilk örnek üzerinden yola çıkarak yani duvara bantlanmış muz örneğinden, eser sahibi olan Maurizo Cattelan’nın önceki eserlerine bir bakalım. Maurizo Cattelan Michelangelo’nun Sistina Şapeli’ne yapmış olduğu fresklerin bire bir kopyasını yani röprodüksiyonu başarıyla yapmış biri.
Ayrıca ultra gerçeklik formunda heykelleri mevcut. Bunlar hem başarılı hem de biraz muzır eserler.
Örneğin, üstüne göktaşı düşen papa. Dizlerinin üstüne çökmüş minik bir Hitler heykelleri eleştiri vasfı taşıyan nitelikli eserler olarak görülebilir.
Peki bu duvara bantlı muz nasıl oluyor da 120.000 dolara alıcı buluyor?
Çağdaş sanat hakkında yukarda ileri sürdüğümüz bu kadar tezden sonra bunu tahmin etmek zor değil. Onu ön plana çıkaran sanat piyasası tarafından bağlantıları olan bir menajer ya da buna benzer biri tarafından alındı ve piyasa hareketlendi.
Peki bu bir sanat eseri midir?
Cevabım Hayır!
Yetenek açısından bir eksiği olmayan bir sanatçı neden böyle bir yola sapar. Tek sebebin para olduğunu sanmıyorum. Sanat piyasasıyla iyi geçinmek birinci önceliktir sanırım.
Sonuç olarak; insan yaratmaktan vazgeçemez, yaratmak asla bitmez ve emin olun yaratmak zaman alır, almalıdır.
Merhaba;
Bantlanmış muzun bir sanat eseri olmadığı, çirkin ötesi bir sanat piyasası ve bir çağdaş sanat aldatmacası olduğu konusunu benzer şekilde vurgulamak gerekliliğiyle beraber sanatın sınıfsal bir olgu olduğunun altını kalınca çizmek, siyasi iktidar, sermaye sınıfı ve emekçi sınıf arasındaki gerilimlerin bir yansıması olarak ele almak gerektiğini, bu açıdan eleştirilmesinin aciliyeti ve zorunluluğunu belirtmek istiyorum. Şimdiye kadar sanat ile ilgili en aydınlatıcı bulduğum kaynaklardan biri Larry Shiner’ın ‘Sanatın İcadı’ adlı kitabıydı, tavsiye ederim. Bu arada Sanat ne içindir? sorusunu hala tartışıyorsak ve bir toplum unsurundan bahsetmek zorundaysak sınıfı asla görmezden gelemeyiz. Marksizmin hala çok aydınlatıcı olduğunu söylemek gerekiyor çünkü, maddi koşulların hemen hemen her şeyi belirlediği bir kapitalist-emperyalist çağda bunu sık tekrarlamak durumunda kalıyoruz ve sıkılmadan hatırlatmak zorundayız; ‘gerçekten’ her şey sınıfsal ve politiktir, ilk yerleşik toplumlar sömürülmeye başladığından bu yana bu kavga sanat dahil her alanda devam ediyor ve edecek. Marx’ın açıkladığı gibi insanlık tarihinin aslında sınıf savaşımlarının tarihi olduğu gerçeğini tüm alanlardan, siyaseti de bu alanlardan çekmeye ve kavramların içini boşaltmaya çalışmalarının, bu gerilimi bu kadar gizlemeye çalışmalarının nedeni de bu zaten. Teşekkürler…
Yusuf Bey,
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.